Bence Galatasaraylılık din gibi mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır. Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım... METİN OKTAY

28.12.2009

Yazık Oluyor

Malum olaylardan bu yana oynanan tüm maçlarda üstün performans ortaya koydu takım ama en çok dünkü maçta üzüldüm birkaç sorumsuz yüzünden başımıza bunların gelmesine. En çok dün küfür ettim buna sebebiyet verenlere. O mücadeleyi, o iyi oyunu gördükçe içim daha fazla sızlıyor. Dün maç sırasında kaç defa "bu takım play-off'larda çok iş yapardı" dedim kendime ve etrafımdakine bilmiyorum. Olan oldu, Galatasaray'ın 2 senesi uçtu gitti.

Dün Fatih Solak'ın katkılarını izledik açık açık. Dış oyuncularımızdan çekinip, bu kadar dışarı çıkan bir savunmayı, bir uzuna ikili oyunları iyi oynatarak nasıl delebileceğini izledik. Fatih önemli katkı sağlayacak bize. Bazen "bu kadar da olmaz" dedirtse de, savunmada ciddi faydalı, hücumda ise içerden oyunlarda ciddi bir alternatif olacak. En önemlisi de takıma ve tribüne yaydığı hırsı.
İlk yarı Jasaitis'i hiç düşünmedik hücumlarda. İlginç bir adam, hiç oyundan kopmuyor, soğumuyor, istikrarı hiç bozmuyor. İlk yarı boyunca neredeyse hiç top kullanmadı, ama ikinci yarı maçı getirenlerden biri oldu.

En büyük sıkıntımız yerli oyuncuların yeterince katkıda bulunmamasıydı ama dün bunu da yendik aslında. Can Akın'ın sakatığının üstüne oyuna giren, ve 16 sayıyla oynayan Evren Büker -ki en kritik anlarda oyun kurucu olarak sahadaydı, çok daha iyisini yapabileceğini bildiğimiz Murat Kaya, ve bahsettiğim gibi Fatih Solak, dün galibiyette ciddi fayda sağladılar.
Dün beklediğim kadar taraftar vardı Ahmet Cömert'te. Bu kadar taraftar benim için idealdir, keşke her maç bu kadar doldurabilsek. Yanlız salon ve polisle ilgili ciddi soru işaretleri var. Pota arkası ve sahaya en yakın karşı tribün neden açılmıyor, hala merak ediyorum. "Güvenlik" mazereti nedir? Sağlayamıyorsan senin ne işin var orada? Garip garip uygulamalar, zorluk çıkarmak olsun maksat. Neymiş sol kapıdan çıkamazmışız tribüne, demirlerin önünde duramazmışız. Dün başıma ilk defa gelen bir olay, polisin biri "oturun ayakta duramazsınız" dediğini duyduğumda kan beynime gitti. Tavırları, lafları duysanız deli olursunuz. Malın biri gelmiş orada bağırıp çağırıyor taraftara. Çok üzülerek söylüyorum, bir bok olamamış bir "mal", o salonda tafra yaptığı zaman hasta oluyorum, uyuz oluyorum. Tüm saygımı kaybediyorum bu mesleğe.
Son olarak bu yazıyı okuyanlar arasında "Ya seve seve..." tezahüratını bağıran arkadaş varsa, rica ediyorum hangi takım taraftarı olduğunu farkına varsın!!!

23.12.2009

Kırmızı "Asalet"

Cesaret'i simgeliyormuş ama bence tamamen "asalet" kokuyor. Bu formayı beğenmeyecek, eleştirecek, kusur bulacak bir Galatasaraylı var mı merak ediyorum. Parçalı değişilmez ama sonra düz kırmızı gelir. Haydi yüklenelim Store'lara. Kırmızı olalım, kıpkırmızı...

Bu güzel forma için ve satışa çıkarma zamanlamasındaki başarılarından dolayı pazarlama ekibini tebrik ediyorum...

18.12.2009

Zor Ama Olacak

Milwall eşleşmesi gibi bekledik yine kura çekimini. Tam dişimize göre, gelebilecek takımlar arasında da baya bir kuvvetlisini çektik bence. Şuandaki durumları beni pek ilgilendirmiyor. Dünyanın en iyi liglerinden birinin en büyük kulüplerinden biri bu takım. Çok sağlam 2 maça çıkacağız yani. Büyük maçlarda iyi oynayan bir takımız. Umarım şans da bizim yanımızda olacak ve alnımızın akıyla bu turu geçeceğiz. Biz de 18 Şubat'ta takımın yanında olacağız, Madrid'i sarı kırmızıya boyamak üzere...

16.12.2009

Kuddusi Geliyor

Buram buram art niyet kokan hakem hataları artarken, öğrendik ki cumartesi Kuddusi Müftüoğlu atanmış maçımıza. Puanları çalmak, sahamızı kapatmak için herşey programlı olarak devam ediyor. Eminim Kuddusi de elinden gelen herşeyi yapacaktır Sami Yen'de.

Ders olsun futbolculara ve bize Belediye maçı. Provakasyona gelmeyelim. Futbolcular sakin olsun, biz de çirkinleşmeden maç başından itibaren kuralım baskımızı. Biz değil, onlar yolsun saçlarını başlarını... İnanın böyle gelen şampiyonluk çok daha keyifli olacak...

Hıncal Bize Tercüman

Hıncal Uluç'a bazen çok kızarız ama bazen de bugünkü yazısı gibi hepimizin düşüncelerine tercüman oluyor. En azından konuşuyor, bunları söyleyebiliyor. Hanginiz Pazar günü bu şekilde düşünüp delirmediniz? Hanginiz bu konularda bir kelime bile etmeyen gazetenin, kanalın, teker teker her bir çalışanına küfür etmiyorsunuz?
İşte hepimizin ortak düşünceleri...

Pazar sabahı, 6 büyük gazete Sabah, Hürriyet, Haber Türk, Milliyet, Akşam ve Vatan'ı okudum, bir tanesinin manşetinde Fenerbahçe'ye maçı 'hakemin hediye ettiği' yazılı değildi. Bir tanesinin maç yazısında Fenerbahçe'nin, 'kale çizgisini yarım metre geçen topun gol olarak verilmemesi sayesinde kazandığı' yazılı değildi. Üstelik bu pozisyon son saniyelerde; ondan sonra maç devam etmeyecek, gol verilecek ve bitecek maç. Bir iki tanesi vicdanlarını körletmek için ayrı bir sütun açmışlar; 'gol verilmedi' diye. Ama maç yazısında yok. Sadece Haber Türk alt başlıkta, Özer'in topu içerden çevirdiğini yazmış. İnternetten giriyorsun mesela, gazete sayfasını görmüyorsun, maç yazısını okuyorsun, Alex harika top oynamış, Fenerbahçe kazanmış.' Bunu anlıyorsun. Ayrıca her gazetede ortalama 5 tane köşe yazarı var, maçı yorumlayan... Bir tanesi yazısına 'Aziz Yıldırım, federasyona ve hakemlere giydirdi, "Bunları temizleyeceğim" dedi. Bir gün sonra hakemler Fenerbahçe'nin yediği golü göremediler, çalamadılar' bağlantısı kuramamış! Benim arkadaşlarım bu kadar kör değil. Benim arkadaşlarım verilmeyen golle Aziz Yıldırım'ın sözleri arasında bağlantı kuramayacak kadar geri zekalı değiller. Hepsi biliyorlar, hepsi de konuşuyorlar ama yazmaya gelince maçaları sıkmıyor... Ayıptır!.. O maç öyle bittiği anda haber değeri olan tek şey; Özer'in kale içinden çıkardığı goldür. Bu golle Ankaragücü küme düşebilir, o avanta 2 puanla Fenerbahçe şampiyon olabilir, Şampiyonlar Ligi'ne gidebilir, UEFA'ya gidebilir. Sadece maçın skorunu değiştirmedi hakemler, Türkiye liginin belki kaderini değiştirdi. Bununla ilgili bir tane gazetede maç yazısı yok, bununla ilgili bir tane köşe yazısı yok. Eğer bu gazetecilikse ben gazeteci falan değilim. O gün imzası olan bütün köşe yazarları, o gün imzası olan maç yazarları, o gün sayfaları hazırlayan bütün spor müdürleri, gelsinler karşıma, desinler ki 'Hıncal Uluç sen bize hakaret ediyorsun. 'Siz gazeteci değilsiniz' diyerek bize hakaret ediyorsun!.. 'Siz korkaksınız' diye bize hakaret ediyorsun' desinler bakalım; hadi... İşte meydan okuyorum.

Ben her hafta meydan okuyorum. 'Yaptığınız gazetecilik değildir' diye. İnsanda biraz utanma olur, insanda biraz sıkılma olur, insanda biraz vicdan olur. Şu maç Beşiktaş'ın olsaydı, şu maç Galatasaray'ın olsaydı, yıkılmıştı Türkiye bugün. Başka bir şey yazmıyor, başka bir şey konuşmuyorlardı. Fener olunca sıkmıyor. 'Federasyonu deviren Aziz beni haydi haydi devirir. Onun için aman ha!.. Benden bulmasınlar!..' İsimlerini teker teker saymama gerek yok. O gün maç yazan herkes, o gün eleştirme yapan herkes için söylüyorum. Hadi, gazeteler de sayfalar da köşeler de ellerinde. Hadi yazsınlar. 'Hıncal Uluç, Fotomaç'ta bize hakaret etti. Haksızdır. Biz bunları hak etmedik. Korkak olan, geri zekalı olan Hıncal'dır' desinler, göreyim. Ayıp; bu çok ayıp. Bu ülkede insanlar para verip gazete alıyor. Bu kadar taraflı, bu kadar at gözlüklü yazılar ve sayfalar olmaz. Bütün bu lafların üstüne yarın Galatasaray ya da Beşiktaş, hakemlerin son saniyedeki bir hatasıyla puan kazansın, göreceğiz, neler yapacaklarını... Ben bunları söylediğim halde, hepsinin kafalarına birer birer "Fenerbahçe hakem hatasıyla kazandığı zaman niye sesiniz çıkmadı da şimdi bu sayfaları yapıyorsunuz" diyeceğimi bildikleri halde yapacaklar. Çünkü adamlarda utanma yok! Aldıkları maaşları biliyorlar sadece ve o maaşları almaya devam ediyorlar.

4.12.2009

Kapalıdasın Farkına Var Artık!!!

Dün akşam Sami Yen'de bu seneki en önemli, en çok kazanmamız gereken maçı oynadık. Kazanıp, grup lideri olarak çıkmak zorundaydık. Avrupa maçı olunca Galatasaray taraftarı da farklı bir havaya giriyor. Bu yüzden de bu yağmurlu İstanbul akşamında, birazcık da yüksek bilet fiyatlarına rağmen tribün tam doluydu. Doluydu dolu olmasına ama, bu sezon her maç daha kötüye giden durumu değiştiremedik. Yine daha da kötüye gittik. Kimseden 90 dakika bağırmasını bekleyemezsiniz, sorun bu da değil zaten. Galatasaray taraftarı maçı yaşamıyor. Tepki vermiyor, yuhlamıyor, alkış yapmıyor. Kimsenin umrunda değil sanki, TV başında izler gibi izliyor birçoğu. Kızıyorum. Bağırmayın ulan ama her pozisyona tepkinizi verin. Islıklayın, yuhalayın, elinizi cebinizden bir çıkarın artık. Hakem 1 çalsın, 2 çalsın, 3.'yü çalamasın. Rakip bir daha bizimkilere tafra yapamasın. Bilinçlenmek lazım acilen ama çok uzağız çok...

2.12.2009

Aynı Nakarat

* Normal sezonu Fb'nin üstüne tamamlayıp, saha avantajını alabilmek için, onları deplasmada yenip, en az 1 mağlubiyet daha almalarını beklememiz gerekiyor. Yani yine play off'ta saha avantajını rakibe vermiş olduk bir anlamda. Bu tip maçlarda hocaların kararları çok önem kazanıyor. Malesef bizim Zafer Hoca her ikisi de önemli olan son 2 maçta açık hatalar yaparak, mağlubiyetlerin baş mimarı oldu. Zaten kendisini özellikle oyuncu rotasyonu konusunda hatalı buluyordum. Bu maçlarla beraber, bize özellikle Avrupa'da pek birşey katamayacağını düşünüyorum artık.
* Pazartesi günü Ahmet Cömert'te neredeyse taraftar kadar Çevik Kuvvet vardı. Olsunlar, önlemdir diye düşünmeye çalıştık ama bu kadar agresif tavır, bu kadar düşmanca davranışlar ve laflar nedendir? Bir kimliğin arkasına bürünüp, etrafındakilere yüz kızartıcı suç işlemişler gibi muamele yapmak hangi akılların ürünüdür? Adam gibi gelin işinizi yapın, bizim için sorun yok. Suç işleyen olursa, ona da gerekli işlemi yapın, ona da lafımız yok ama en başta siz adam gibi davranın...

* Bir de sahaya yakın karşı tribün ve pota arkasının boş bırakılma nedenini mantıklı bir şekilde açıklayacak bir insan var mı acaba? O salonda oynamak için anlaşılırken, o tribünler boş bırakılacak diye mi anlşıldı? Güvenlik mi derdiniz? Güvenlikse hiç gelmeyelim, basketbolcular kadar Aziz Yıldırım ve ekibi de rahatça girsin, tam kadro yayıla yayıla otursunlar.

* Son olarak çok merak ediyorum, aslında merak etmiyorum cevabını biliyorum ama acaba aynı önlemler karşı yakada alınacak mı, alınabilecek mi? Hep beraber göreceğiz. Sesimizi de çıkarmayacağız...

25.11.2009

Destek Sonuna Kadar

Dün Eurocup'ta Mariupol'u 14 sayı farkla yendik. Rahatsızlığım yüzünden gidemediğim maçı GS TV'den izledim. Önemli maçtı, hem Avrupa'ya iyi başlamak, hem de morallenmek açısından. Maçın analizine girmicem, çok sıradan bir takımdı rakip, ama Radoslav Rancik'in insanüstü oyununu övmeden geçemeyeceğim. 39 sayı, 7 ribauntla oynadı ki, duyduğum kadarıyla Eurocup'ın en iyi 3. performansını göstermiş Rancik.
Ekleme: Rancik Eurocup 1. haftanın MVP'si seçilmiş ve kariyer rekorunu kırmış.
http://www.eurocupbasketball.com/ulebcup/home/news/i/62045/3735/item

Lige devam kararının alınmasıyla, teknik ekip tamamen yenilendi, ligde kalmak için şu şartlarda mucize de gerekse, hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor. Yönetim t kadro tribünde, ama tribünde esas olması gerekenler yerlerinde yoklar. Aynı geçen hafta Efes maçında olduğu gibi. Herkesin içi sıkılıyor, benim gibi birçoğumuz için yaşananlar hala kabus, moraller bozuk ama bu olay yaşandı, bir şekilde(!) cezalar alındı ve yola devam kararı verildi. Hangi maçta göstereceğiz takımın yanında olduğumuzu? Sadece Fülker maçlarında mı?



Maç sonu röportajlarında daha bir morallendim galibiyet üzerine. Önce Genel Menajer Nur Gencer, sonra da Yardımcı Antrenör Cihansever Yeşildağ konuştu. İkisi de çok umutluydu, bu sıkıntıları avantaja çevirebileceğimizi hissettim konuşmalarından. Tahkim'in vereceği güzel kararlar olacaktır diye umuyorum. Hedef şampiyonluk değil, ligde kalmak da olsa, herşeyin üzerine bize bu takımı yüreklendirmek ve destek olmak kalıyor. Bu takım bizim takımımız, bu takımın sonuna kadar arkasında olmalıyız...

23.11.2009

Kış Kış Cinler Kış Kış

Kabus gibi bir hafta, kabus gibi bir geceyle sona erdi. Cumartesi moralmen biraz toparlanır gibi olsak da, Pazar akşamı gelenekleri bozmadık, rakibin acılarını azalttık, haftayı en mutsuz biz kapattık. Top oynamadık, tribün yapmadık, hakeme baskı kuramadık. Bir ölü toprağı serpilmiş gibi camianın üzerine. Hemen toparlanmalı tekrar, atağa kalkmalıyız. Şanssızlıkları kendimiz kırmalıyız.

Taraftarınla birlikte DAYAN GALATASARAY...

Düşürmeyelim Beter Edelim

Ligden ihraç etmediler ama verebileceklerinin en ağırını verdiler. İhraçla aynı sonuca gidecek cezalar verdiler. Okuduğum kadarıyla bu kadarı yönetmeliklerde yazmıyor. Sebep olan kişiler sonuna kadar ceza alsın ama bu olayların tamamı kulübü üzerine yıkılmış gibi duruyor. Kupadan ihraç, tüm maçlarda hükmen mağlup, en önemlisi de -5 puandan başlamak. Hepsini anlıyorum ama bu -5'i anlayamadım. Kendiniz çekilin diyorlar resmen. Çünkü bu şekilde işimiz mucizelere bağlı. Bir de anlamadığım nokta şu ki; bu olaylar 15. haftada belli olsaydı, 15 maçta mı hükmen yenik sayılacaktık acaba?

Koz verdik, leş kargaları üşüştü, şimdi de içlerindeki kini kusmaya çalışıyorlar. Bizse yine seyirci kalacağız gibi duruyor. Adil olmalarını beklemiyordum zaten ama bu kadarını da beklemiyordum açıkçası. Bu olaya sebebiyet verenler de mümkünse hayatımızın hiçbir döneminde karşımıza çıkmasınlar, kulüple ömür boyu ilişkileri kesilsin.
Ufak Not: Fülker maçında yapılanlar için 4 maç, Kinsey'in taraftara yumruğuna 2 maç ceza. Bu kararların arkasında hangi pisliklerin yattığını gösteriyor. Nefret ettiriyorlar, soğutuyorlar insanı...

20.11.2009

Geleceğimizi Kaybetmeyelim

Basketboldaki leke hayatımızı derinden etkiledi, ve sanırım etkilemeye devam edecek. Benim şahsıma böyle bir çamur atılsa, bu kadar üzülmezdim heralde. En son dün akşam Yiğit Şardan'ın istifasıyla yıkıldım adeta. Liseli ekip tarafından sevilmese de Yiğit Şardan, geleceğimizi kurtaracak projelerin hep başrollerinde yer alan yöneticiydi. Aslantepe'nin tanıtım işleri, GS Pazarlama, GS Mobile, GS Bilyoner, GS Bonus... Kurumsallaşmaya giden yolda vizyon sahibi yönetim/yönetici eserleri olarak takdir aldı bizden. Özlediğimiz beklediğimiz GS yönetimi bulduk diye düşünmeye başlamıştık ki dün akşam aslında her alanda Galatasaray'ın arkasında gösterdiği dik duruşu gösterdi Yiğit Şardan. "Haberim yok ama bu şubenin sorumlusu benim" dedi. İstifasını verdi. Bu olaydan güç alan karşıt zihniyetin zamanında veremedikleri istifayı delikanlı gibi verdi.
Ben bu adamın bu kadar arkasında duruyorum, tanımam etmem yakinen. Belki yanılırım, ama benim yaşımın yettiği dönemler arasında belki Galatasaray adına en önemli işleri yapan yöneticilerden biri bence. Umarım istifası kabul edilmez. Umarım örümcek zihniyet hortlamaz, bizi kara günlere geri götürmez...

16.11.2009

Uzatmalar Öncesi Nevizade Geceleri

Maçtan Önce 3'lü

Şeytan Suratlı

Bu fotoğrafları paylaşalım ki herkes görsün yüzünü. Ayşe Demet Karabulut'muş bu hanımefendi'nin(!!!) adı. Artık kimse "bayanlar var ayıp oluyor" diyemeyecek. Sen tribüne dönüp bu hareketi yapma cesareti gösteriyosan, her türlü sonuca katlanacaksın.

Fener Pabucu Yarım

Kendi taraftarımızın bile şansımızın az olduğunu düşündüğü bir maçta Fülker'i saçma sapan ama çok keyifli bir maçta yendik dün. Saçma sapan diyorum çünkü pota dibinden her 2 takımın uzunlarının kaçırdığı onlarca pozisyon gördük, Murat'ın son saniyedeki faul atışını bilerek kaçırıp topu çembere değdiremediğini anlayamadık, bir hocanın elindeki kaliteli 3 uzundan nasıl verim alamayacağını gördük dün. Ben de herkes gibi kadro kalitesi ve tecrübesi olarak rakibimizden biraz geride olduğumuzu kabul ediyorum ama basketbolda "doğru" taraftar etkisinin çok etkili olabileceğini de biliyorum. En önemli örnekler olarak da geçen sene Ayhan Şahenk'te oynanan birkaç maçı verebiliriz.
Bana göre maçı, saha içinde etkileyebilecek 2 konu vardı, bu 2 konuda üstünlük kuran maçı götürecekti. Pota dibi yani uzunların katkısı ve savunma. Fülker'in bize en bariz üstünlüğü milli 3 uzunu aslında. Sınırlı yetenekleri olduğu bilinen Cemal Nalga'nın bu alanda tek olması tam bir yönetim başarısıdır! Nedense Dedehayır bu bölgeye transfer yapmadı, yapamadı. Benim korkum bu bölgede bize üstünlük kurmalarıydı ki Allah'tan Semih denyosu ve Oğuz Savaş beklediğim kadar etkili olamadılar, taraftardan çok etkilendiler ve bizimkiler gerçekten o bölgede insanüstü bir performans gösterdiler. Bir de sağolsun Tanjevic Ömer Aşık diye bir oyuncusu olduğunu unuttu kenarda... Savunmalar konusunda da iki takım da etkiliydi aslında ki 2 uzatma oynanan bir maçın 70lerde bitmesi bunun en büyük göstergesi.

Ben bizim takımda Radoslav Rancik'e özellikle dikkat çekmek istiyorum. Geldiğinden beri çok istekli oynuyor ve herşeyi ortaya koyuyor. Dün de çok çok sempatik gözüktü açıkçası bizlere. Sahadaki mücadelesini görünce yaptığı hareketlerin şova yönelik olmadığını düşünüyorum ben. Umarım bu sezon böyle bir adamdan maksimum verimi alırız, çünkü ekstra performanslara bu sene çok ihtiyacımız olacak.
Yaşanan olaylara gelince, sahaya girmeyi ve yabancı madde atılmasını savunmam kesinlikle. Herkesin dediği gibi istenmeyen olaylardır. Ama şunu kimse unutmasın, dün Abdi İpekçi'de olan insanların birçoğu senelerdir Kadıköy'e gidiyor. Ve insanlar kendilerine yapılanların hepsine bir şekilde karşılık vermek istiyor. Çok fazla suçlayamıyorum kimseyi. O hareketi yapan bayanlığını bilmeyen "çakma sarışın teyze" hariç. Pardon ya aslında onu da suçlamıyorum, tam bir Fbli gibi davrandı, doğası bu, içgüdülerine göre hareket etti.
Bir de duydum ki Fülker yöneticileri "Hayatımızda ilk defa sahaya girip oyuncu döven taraftar görüyoruz" ve "Basketbolun en kara gecesi" gibi laflar söylemişler. Bu adamlara söyleyecek pek bir laf yok zaten çünkü artık şaşırmıyorum. Yarın çıkıp 3-4 ay önce sahayı basıp Efesliler'e saldıranların da Galatasaraylı olduğunu iddia ederler. Bakalım kenarda duran taraftara yumruk atan oyuncuları için tebrik mesajı yollayacaklar mı?

11.11.2009

Işık Kaynağımız

Koca bir yazıdan, mikrofon başında dakikalarca sarfedilen süslenmiş laflardan çok daha fazlasını anlatmış bu blogun diğer sahibi (ysal) dün Ege eklerine verilen ilanla. Helal olsun Abi helal olsun...

10.11.2009

Kewell's Turkish Love Affair

Giderek artan bir sevgi, büyüyen bir hayranlık ve saygı. Artık hepimiz futbolu Kewell From Galatasaray olarak bırakması konusunda hemfikiriz. Hatta daha da fazlası, bu kulübün ondan öğreneceği çok şey var. Kalması için neler yapabiliriz diye konuşmalar yapıyoruz, bu sıralarda da basında "sezon ortası gidecek, gönlü başka yerde, ailesinin yanına gidecek, mutsuz" gibi maksatının ne olduğunu çok iyi bildiğimiz haberlerin sayısının artmaya başladığını da görüyoruz. Fakat bugün yabancı birçok ajansta Kewell ile ilgili bir haber yayınlandı ki "mutsuz" diye haber yapan çok sevgili basınımıza kapak niteliği taşıyor. Buyrun sizler de okuyun...

RELATIONSHIP WITH CLUP BEAUTIFUL: KEWELL
JUST over halfway through his two-year contract, Harry Kewell says his dealings with his Turkish club Galatasaray make for a "beautiful relationship".
And the mutual admiration between Kewell and his employers has certainly paid dividends on the pitch, where the 44-times capped Socceroos ace has been in electric form.
Kewell has scored 23 goals in 56 appearances in all competitions for Galatasaray since joining the club, who are three points adrift of first place in the local Super League after 11 rounds and guaranteed progression to the knockout stages of the Europa League.
The Australian winger has become as celebrated amongst supporters of the Aslanlar (Lions) as club legends Gheorghe Hagi and Hakan Sukur.
Before each match at Galatasaray's Ali Sami Yen Stadium in Istanbul, Kewell is called to all four corners of the ground by the supporters and receives a standing ovation.
His No.19 jersey can be seen in abundance on the terraces, while local media suggested recently that his form and ever-growing popularity with fans and team-mates should see him appointed Galatasaray captain.
But Kewell would be first to acknowledge it hasn't always been easy to adjust to life in Istanbul, away from his family in England for months at a time, and he credits his personal physiotherapist Les Gelis with helping enormously.
Gelis, an instrumental figure in returning the 31-year-old Kewell to peak fitness after five injury-riddled seasons with Liverpool, is based in Istanbul with his charge, also away from his family.
Together they've negotiated the cultural challenge learning Turkish life in the country's most populous city, with help from a club with a keen interest in the welfare of its headline act.
"It's been interesting, it's been a journey, I can say that," says Kewell.
"Obviously I haven't been here by myself.
"I've had my mate here Les, he works with me as my physio, we've had some good times and we've had some bad times.
"I think if we hit the nail on the head I think we'd say we miss our families the most and that's what we've found hard.
"We've pulled through together and we probably wouldn't have been able to do it if we weren't here together, plus we wouldn't be able to do it if these people (at Galatasaray) weren't respectful to us and vice versa.
"I think it's come into a beautiful relationship."

The Galatasaray fans' enthusiasm for Kewell is returned.
"I've had a few people come over now and I just say sometimes don't even watch the football, just watch the fans because the way they sing, the way they dance, the way they communicate with each other is unbelievable," he says.
"I think the only place you could probably top that would be South America, from what I hear from the Brazilians and the Argentinians we've got here.
"Other than that, I'd have to say these are probably the best fans I've ever seen."

Linkler de bunlar:

9.11.2009

Noluyo Beyler(?)

Kamera önünde bunu yapanlar, soyunma odasında ne yapar merak ettim doğrusu:)

Gençliğiz Geleceğiz Galatasarayımız İçin Heryerdeyiz

Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin bekçileri, Galatasarayımız'ın geleceği ultrAslan-üni 'ler 7 Kasım'da Atamız'ın huzuruna çıktılar. Bu geniş katılım beni şaşırttı açıkçası ama çok mutlu oldum. İnşallah bunu bir gelenek haline getirebilirler...

Gün Bugündür

Herkesten önce düşünüp, planını çizip, ama hayata geçiremediğimiz yatırım, Galatasarayımız'ı ekonomik olarak ayağa kaldıracak, yeni mabedimiz. Eren Talu bu işe başladığında da benzer heyecanlar yaşamıştık ama bu sefer iş farklı. Mabedin zamanında yetiştirilebilmesi için bazı yasal dayanaklar var elimizde. Hatta geciktiği hergün için tazminat ödenecek. Bu iş bitecek. Seneye bu zamanlar yeni mabedde olmayı hayal ediyoruz hepimiz. O yüzden inşaata yeniden başlanılan(açıklamayla beraber inşaata yeniden başlanıldığını kabul ettiğim) bugünü not edelim bir kenara... Bir daha "inşaata yeniden başlanıldı" denilmeyecek inşallah...

5.11.2009

Augustus Nerdesin

Dünkü Riga maçında bir kez daha gördük ki, seni bu sezon çok arayacağız...

4.11.2009

Galatasaray Pankartları

Bir blog vardı bir süredir aklımda olan. Pankartlarımızla, kareografilerle, bayraklarımızla ilgili. Dün bu fikir için ilk adımı attım ve bir blog adı aldım. Arşivimdekileri bu blogtan herkesle paylaşacağım. Her yeni maçtan da pankart, bayrak ve kareografi fotoğraflarını koymaya çalışacağım. İlgi, destek ve önerilerinizi bekliyorum...

http://galatasaraypankartlari.blogspot.com/

2.11.2009

Sivas Maçı

Sivas maçından benim için önemli noktalar:
* Mustafa Sarp: Verimli oluyor, bazen olmuyor, bu değil, mücadelesi etkiliyor beni. Her saniye koşuyor, mücadele ediyor, bazen topla beraber koşuyor, sınırlı top kabiliyetine rağmen, kaptırsa bile alkış alıyor herkesten. Ayrıca her geçen gün daha faydalı oluyor. Ben bu performansı kendisinden beklemiyordum açıkçası. Basit oynuyor bizi mutlu ediyor. Üretkenliğini biraz arttırabilirse hepimizi daha mutlu edecek.
* Hürriyet ve ES'ye tepki: Beklediğim gibi pankartlar ve tezahüratlarla tepki koyuldu. Bildiğim kadarıyla mahkemeye de verilecek. Ama bunlar yetmiyor. Unutulmamalı, bu tepki şiddetini arttırarak devam etmeli. Hurriyet almıyorum, tıklamıyorum. Bu kahpeyi bünyesinde tuttuğu sürece de tıklamayacağım, almayacağım. Bir de ES'nin başına birşey gelmedikçe rahat etmeyeceğim. Üzgünüm.


* Soğuk: Son yıllarda en çok üşüdüğüm maçtı. Tribünün boş kalmasının da sebeplerinden biriydi!
* Gol Sevinci: Eskilerde alışık olduğumuz ama uzun zamandır görmeye hasret kaldığımız şekilde sevindi takım 2 golde. Hepsi biraraya geldi, omuz omuza verdi, ve zıplamaya başladılar gülerek. Özlemişiz gerçekten. Birilerine mesaj gidiyor sanırım. Ama herşeyden önemlisi, futbolcuların bunun içinden gelerek yapması. Umarım böyledir. Umarım şampiyonluğun anahtarlarından birinin "takım olabilmek ve arkadaşlık" olduğunu anlamıştır bizimkiler. Ve umarım sezon sonuna kadar gol sevinçleri hep bu şekilde olur.
* Harry Kewell: Söylemeye devam edeceğim. Seni Galatasaray formasıyla izlemek, ne büyük bir mutluluk.

31.10.2009

Hepiniz Öylesiniz! Sen Daha Fazla Öylesin!

Biri seni fena ağlatacak. Az kaldı...

El Emeği - Ne Mutlu Türküm Diyene

Bilkent'teki evimiz. 3 sene yaşadığım yer. Ankara'nın hala çok anlamlı olmasının sebeplerinden biri. Nesilden nesile Aslanlar oturdu ve oturmaya devam ediyor evde. Dev GS bayrakları, GS pankartları, Türk Bayrakları gördü o ev ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda şimdiye kadar asılmış belki de en anlamlı pankart asıldı apartmana. Tamamen el emeği. Saatlerini harcayıp en güzel mesajı verdiler elaleme. En yakın dostlarım ve kardeşlerim Osman, Onur, Yiğit ve Orkun'un ellerine kollarına emeklerine sağlık... Hepsine helal olsun...


30.10.2009

Adam Olun Yeter

Bir Fb klasiği olan, yabancı maddeleri Galatasaraylılar attı, küfürü onlar etti komedisi var yine ortada. 4 tarafımızın ağlarla çevrili olduğunu bile bile insanlara açıkça yalan söylüyorlar. ultrAslan.com 'da bir cevap verilmiş bu yüzsüzlere. Ama soruyorum bizimkilere, bunların adam olmalarını beklemek çok ütopik değil mi?

27.10.2009

3 Puandan Daha Önemli Kayıp

Her takımın vazgeçilmez 1-2 oyuncusu vardır ve bana göre bizim takımın vazgeçilmez 2 adamı varsa birincisi Arda ikincisi kesinlikle Baros'tur. Bu sistemle oynadığımız ve çok ekstra bir forvet almadığımız müddetçe vazgeçilmez olmaya da devam edecektir ki benim takımda en sevdiğim oyunculardan biridir Baros. Şimdi en az 2 ay olmayacak ki bu da en iyimser ihtimalle 7 lig, 3 kupa, 3 de Avrupa Kupası maçında olmayacağı anlamına geliyor. Bir de iyileşip eski formunu tutmasını beklemek zorunda kalacağız.

Fb mağlubiyetini çok büyütmüyorum, altı üstü 3 puandır, çok da önemli değil. Ben Baros'un sakatlanmasına mağlubiyetten çok daha fazla üzüldüm. Umarım beklenenden daha kısa sürede kavuşuruz Kralımız Baros'a...

Var mı Değişen Birşey?

Bir Kadıköy seferi daha geride kaldı. Senelerden beri değişen ne vardı diye sorarsanız, çıkışta iskeleye kadar eziyet yürüyüş yerini "Metrobüs Açılımı'na" bırakmıştı sadece. Onun dışında; kültürlü polisleriyle, eğitimli güvenlik görevlileriyle, tarafsız hakemleriyle, akıl dolu pankartlarıyla, kibar futbolcularıyla, misafirperver yöneticileriyle, centilmen taraftarlarıyla, saygın DJ'iyle, bütün nezaketiyle Kadıköy yine aynı Kadıköy'dü!!! Küfür ve yabancı madde mi? Ne zaman oldu ki?

Şimdi TFF tutar bu adamlara bir de 10000 TL para cezası ve 1 maç saha kapatma verir, yazık olur. Yok canım, birşey olmadı ki ceza verilecek. Tahkime başvurup ceza indirilir. Şahidim; Ne futbolcular, ne hakemler, ne de biz taraftarlar, en ufak bir tatsızlık yaşamadık... Her sene olduğu gibi...

Beyoğlu Bizimdir


Derbi için güzel bir organizasyonla 50 kişilik bir grup olarak Nevizade'de toplandık. Keyifli bir muhabbetten sonra Kadıköy'e gitmek için meydana doğru yürümeye başladık. Münferik Galatasaraylıların katılımıyla da Taksim Meydan'a geldik. El alem birkez daha gördü; Beyoğlu Galatasaraylılar'ındır...

24.10.2009

Sen Varya Sen - 2. Gol

Dinamo maçında "Sen Varya Sen" bestesini sıra bize gelirken çekmek istedim. O anda 2. golümüz geldi Nonda'dan. Gol anı, gol sevincimiz, ve telefonunun elimden uçma anı. Güzel bir video oldu:)

Dikkat sonunda kötü söz olabilir:)

21.10.2009

Koyalım Koyalım Allah Aşkına

Çocukluk aşkımsın
Sen ilk göz ağrımsın
Kimseyi kimseyi sevmedim senin gibi
Sevdanın uğruna terkettim herşeyi
Hayatın anlamı GALATASARAY

10.haftada koyun kanaryaya
Koyalım koyalım ALLAHAŞKINA
10.haftada g.toğlanlarına
Koyalım koyalım ALLAHAŞKINA

20.10.2009

Süper Kupa Finali

Bir final. Sessiz, kenara atılmış. Derbinin gölgesinde kalmış. Türkiye'de değil, Avrupa'da bir final. Gururumuz Sultanlarımız Süper Kupa finalinde Moskova'da, Spartak Moskova karşına çıkıyor. Maç 16:45'ten itibaren GS TV'den ve http://www.galatasaray.com/ 'dan canlı yayınlanıyor. Başarılar Sultanlar, sonuç ne olursa olsun, mücadeleniz bile bizi gururlandırmaya yetecek...

19.10.2009

Sezon Açılışı

Basketbol erkeklerde sezonu bu akşam açıyoruz. Rakip Oyak Renault. Sebebi bilinmeyen bir küçülme içinde olduğumuz bu sezon maçlarımızı Abdi İpekçi'de oynayacağız. "Salon uzak, salon kötü, giriş çıkış sorun" gibi mazeretlere son. Galatasaray'ın sadece bir "Futbol Klübü" olmadığını hatırlayın ve salonları doldurmaya başlayın.

Galatasaray Cafe Crown - Oyak Renault
19 Ekim 2009 / 20:00
Abdi İpekçi Spor Salonu

12.10.2009

HERYERDEYİZ!!!


Belçika maçında tribündeydik. Hep söylerlerdi, ama bu kadar olacağını tahmin etmiyordum. Oradaki Türkler'in belki yüzde 80'i Galatasaraylı. Çok fazla insanda GS forması ve atkısı vardı. İnanılmaz mutluluk verdi bana. uA-Avrupa da baya kalabalık olarak maçtaydı. Milli Takım yenildiğinde, kendimi paralamam hiçbir zaman ama, bizim için formaliteden başka bir anlamı olmayacak olan bir galibiyetin, oradaki Türkler için ne anlama geldiğini kavrayınca, en az onlar kadar istedim kazanmayı. Olmadı, o insanlar evlerine mutsuz döndü ama günün yıldızı hiç şüphesiz onlardı...

6.10.2009

Ankara Günlüğü - Yıldırma Senaryosu

Sıradan bir Ankara deplasmanı beklerken bir türlü çıkmayan, ne zaman çıkacağı belli olmayan biletler aslında yaşanacakların habercisi gibiydi. Biletler bir anda sadece internetten çıktı, alabilen şanslıydı alamayan karaborsaya kaldı. 800 mü 1100 mü tüm kale arkası mı derken, stada gidince bir sürprizle daha karşılaştık. Bize sadece 15 ve 16 numaralı kapılardan giriş verilmişti ki o anda farketmiştik bizi daracık bir yere sıkıştıracaklarını. O da problem değil biraz bekler gireriz diye düşünürken 2 kapının önünde biriken kalabalıkta hiç ilerleme olmadığını farkedince esas büyük sürprizi yaşadık. Kapılar "kitlenmişti"(kendi kendine mi yoksa birileri tarafından mı onu zaten anlarsınız). Sağda solda karaborsacılar GS taraftarına 80 TL'ye biletleri karaborsa yapıyor, karaborsa yapılan biletler Ankaragücü tribününe ait ve üzerinde "0" bedelsiz yazıyor, bizim de kafamızda olaylar o esnada netleşmeye başlıyordu. Haldun Üstünel ve yöneticilerimizin çabasıyla ufak ufak girişler başlamıştı ancak bu "kitlenme" bizim tam 2 saatimize maloldu.

İçeri girdiğimde maçın 15. dakikasıydı nerdeyse. Senaryo birebir tutuyordu. Avuç kadar yer ayrılmış GS taraftarı yerlerini 30. dakikada ancak doldurabiliyordu. İçeri girince dikkatimi çeken bir nokta, sol tarafta skorborda kadar genişçe bir boşluk bırakılmışken, numaralıda yer alan "saygın" Ankaragüçlülerle aramızda sadece teller vardı. İlginçti. Heralde cahillikten olamazdı. Bitişik olduğumuz sözde numaralı tribünde kavga için yer arayan büyük bir grubun olması ise tesadüfle açıklanabilir miydi bilmiyorum. Zaten devre arasında dışardan koşturarak ve bize küfürler ederek giren 150 - 200 kişilik grup da diğer grupla birleşerek misyonlarını yerine getirmeye saniyeler sonra başlıyorlardı. Tellerde yapılan muhabbet, arkadan sözlü sataşmalarla bir anda yerini kavgaya bıraktı. Bu anda üstümüze koltuk, bozuk para ve taş yağmaya başladı bitişik olduğumuz "numaraları tribünden". Devre arasında yaşananlar çok uzamadı, bununla ilgili videoyu da en aşağıda izleyebilirsiniz.

Maç sonu ise senaryonun büyük finali oynanacaktı. Mağlubiyetin siniriyle her şeye reaksiyon gösterebilecek GS taraftarı yine başrole oturtulmuştu. Bizim tribünün sağında, aramızda sadece teller olan Ankaragücü tribününden başlayan sataşmaya malesef tam de istedikleri gibi karşılığını verdik, küfürleşmeler bir anda koltuk savaşına dönüştü. "Malesef" diyorum, bu tip olayların çıkmasını hiçbir zaman istemediğim için. Ama küfür edilirken, üzerine sayısız cisim yağarken, o anda kendini tutabilecek bir grubun olduğunu düşünmüyorum. Yani verilmesi gereken tepki verilmiştir aslında. Olaylar devam ederken, şiddeti de üzerimize yağan kaya parçalarıyla(abartmıyorum koca koca taşlarla) daha da arttı. Bu taşlamaya bize uzak olan kale arkası da başladı. Sevgili polisimiz dakikalarca bu olayları izledi. Ve sonra beklenen hamlesini yaptı, kasklarla coplarla bizim tribüne daldı. Bizimkiler de polise aynı şekilde karşılık verince kavga polisle bizim aramızda geçmeye başladı. Her 2 taraftan da çok ciddi darbeler alanlar oldu. Tribünün önündeki bir polis yanındaki koca taşı tutup bizim tribüne fırlattı!!! Sanırım yaklaşık 20-25 dakika bu olaylar devam etti. Tribün savaş alanı gibiydi. Kafına boynuna taş gelenler, yaralanlar, bayılanlar, hatta kalp krizi geçirenler... Çocuk ve bayanların yaşadığı korkuyu size anlatamayacağım bile. Halbuki polis olaylar başlarken numaralı tribünü birazcık bizden uzaklaştırsa hiçbir sıkıntı yaşanmayacaktı. Bunu da polisin acemiliği olarak düşünmek fazlaca saflık olur bence.
Yani pazar günü herşey senaryoya göre uygulandı. Sabahından akşamına, dakikası dakikasına, polisinden bedava biletine, bize ayrılan yerden üzerimize gelen kaya parçalarına... Herşey ince ince düşünülmüş planlanmıştı, herkes üzerine düşen görevi, Gökçekler'in uşaklığını başarıyla tamamladı. Biz de malesef onlara uyduk ve istedikleri tepkileri fazlasıyla verdik.


Maç çıkışı sanırım güvenlik uzunca bir süre sağlanamadı ki, içeride baya bekletildik ve gruplar halinde bırakıldık. Bizler bırakılırken tam 16 Galatasaraylı polisler tarafından olay çıkardıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Birkaç tanesi de tanıdığım insanlardı. Karakolun önünde beklerken gözaltına alınanları görünce inanamadım. Bu insanlar mı tüm olayları çıkarmıştı? Görseniz siz de inanmazdınız zaten. Bu olayların sorumluları olmalıydı tabiki, ve günah keçileri de rastgele seçilmişti bizlerin arasından. Bugün ben yoktum, bir dahakine olabilirim belki, belki de siz. Cezalar arkadan gelecek, muhtemelen ciddi para cezası ve 6 ay maçlardan men. Saat 1.15'te serbest bırakıldılar arkadaşlarımızı. İstanbul'a geldiğimizde saat sabah 5'ti. Evet senaryo harika sonuçlanmıştı kendilerine göre. Yıldırma politikaları kısmen işe de yarayacak diyebilirim. Bir dahaki Ankara maçına bir baba çocuğunu alıp gidemeyecek, insanlar kız arkadaşlarını annelerini alıp gidemeyecekler Galatasaray'ı izlemeye. Suçlunun kim olduğuna siz karar verin artık...
Bizi kimse yıldıramadı yıllardır. Biz bir dahiki sefere Galatasarayımız için yine orda olacağız, Gökçek ailesini ve tüm sorumluları hergün anacağız. Bu kadar insanın ahını aldılar,bakalım nerelerinden çıkacak, hep beraber göreceğiz...

2.10.2009

Ayaklar Artık Yere Bassın

İçerde oynadığımız Strum Graz ve Eskişehirspor maçlarında 2'şer puan kaybettik. Telafisi olmayan maçlar değil. Önemli olan bu tip puan kayıplarını, gelecekte yaşanacak telafisi olmayan puan kayıplarını azaltmak için avantaja çevirebilmektir. Bu konuda kendimizi tamamen teslim ettiğimiz bir ekip oturuyor kenarda. Onlar muhakkat gereken dersleri çıkartıp, oyunculara aktaracaklardır, bundan adım gibi eminim.

Fakat bizim de taraftarlar olarak bu 2 maçtan çıkarmamız gereken çok önemli bir ders var. Yaz döneminden beri yapılan transferler ve akabinde sezon açılmasıyla beraber ligde ve Avrupa'da alınan farklı skorlar taraftarları suni bir sevincin ve büyük bir beklentinin içine soktu. Avrupa'da şampiyonluk, ligde her maçı farklı kazanıp, açık ara şampiyon olmak gibi... GS taraftarları arasında her maç öncesi, hatta derbi maçından önce bile "4 atarız, 5 atarız, şöyle şampiyon oluruz, böyle dağıtırız" gibi yorumlar görmek hiç de zor değil. Bu yorumlar yapılırken hedeflenen tarihin Mayıs Ayı olduğu hep unutuldu. Henüz Ekim Ayı'na yeni girdik. Bu 2 beraberlik bu şekilde havaya girmiş, hatta ayakları yerden kesilmiş taraftarlarımızı da biraz kendine getirir. Biraz anlamaya başlarlar herşeyin bu kadar rahat gitmeyeceğini. Ligin ve Avrupa'nın daha çok uzun yolu olduğunu, inişler çıkışlar olacağını, saha içi - saha dışı birçok sıkıntıyı aşamamız gerektiğini anlamaları / hatırlamaları açısından faydalı oldu bu puan kayıpları.

Son söz devre arasında "Küfüre karşıyız" tezahüratını yapanlara: Acaba bu adamlar gerçekten Galatasaraylı mı, yoksa anti-Fb'li mi? Bu adamlar desteğe mi geliyorlar, geyik yapmaya, orgazm olmaya mı? Kapalı'da bu tiplere çok büyük tepki oluşuyor. Yakındır patlama. Herkes nerede olduğunu bilmeli, aklını başına toplamalı...

30.09.2009

Bir İlk Daha

Avrupa Şampiyonu Bayanlarımız sezona güzel bir haberle başlıyor. İlk defa düzenlenecek olan Süper Kupa için, 20 Ekim'de Moskova'da Euroleague Şampiyonu Spartak Moskova karşısına çıkacağız. Her ne kadar rakip çok çok güçlü olsa da müthiş mutluluk ve heyecan verici bir haber bu. "Galatasaray adının olduğu her yerde umut vardır" felsefesiyle hatırlayarak, "İlk Kazanan" ünvanını almayı çok istiyoruz. İlklerin takımıyız ve bu gurur hepimizin. Sultanlarımıza şimdiden başarılar diliyoruz...

Lanetle Anacağız

Eskişehir maçında yüzlerce pankarttan biri, Kapalı Tribün'de asılı duruyordu. Alpaslan Abi ile ilgili olmayan birkaç pankarttan biriydi. Tarihleri olmamasının, bir Ali Sami Yenler'i olmamasının ezikliğini O'na küfür ederek çıkarmaya çalışanları anıyordu. Tarihimize küfür eden ahlaksızları anıyordu. Her fırsatta anmaya devam edeceğimiz, her fırsatta yüzlerine vurmaya devam edeceğimiz gibi. Yüzlerinin kızarmayacağını adımız gibi bilsek de...

29.09.2009

Sen Varya Sen

Sen varya sen başımın tacı gözümün bebeği
Ben varya ben deplasman yolunda elimde sigara
Tek dileğim koyalım fenere koyalım kartala
Şampiyon olalım...

Bu bestenin Eskişehir maçındaki videosunu buradan izleyebilirsiniz.

Unutmak Kolay Demiştin

Ayrıca buradan da Eski Açık'tan çekilmiş videoyu izleyebilirsiniz...

28.09.2009

Eskişehir Maçı 28-09-2009

Sıradan bir lig maçı olmayacağı günler öncesinden belliydi. Rakibin form durumu, bizim son günlerdeki düşen tempomuz, istatistik olarak üstüste kazanılan her maç sonrası bir sonraki maçı kazanma olasılığımızın düşmesi ve önemlisi maçın Alpaslan Abi'nin ölüm yıldönümüne geliyor olması. Aynen o şekilde de oldu, sonucuyla, öncesi sonrasında yaşananlarla. Önem sırasına göre maçla ilgili birkaç konudan kısaca bahsedelim.


*Alpaslan Abi için aylar öncesinden duyurulan pankart organizasyonu vardı. O'nu hakettiği gibi benim de ufak bir pankartla katkıda bulunduğum bir organizasyonla, tüm stadı karış karış el emeği pankartla donatarak ve Eski Açık'ta adına bir kareografi hazırlayarak andık. Bilmiyorum dünya üzerinde bir tribün emekçisinin arkasından böylesi bir anma yapılmış mıdır. Dün akşamki anma tarihe geçti. Bu kadar emek, bu kadar zaman harcayan herkesin ellerine kollarına sağlık. Galatasaray tribününün potansiyelini ve farklılığını birkez daha ortaya koyduk diyebilirim. Alpaslan Abi ne kadar mutlu olmuştur hazırlananları görünce. Nur içinde yat abi. Unutulmayacaksın...

Bu arada yapılanlar basında pek ilgi bulmadı nedense. 2 atkı açıp,1 dakika sessiz kalmayı muhteşem anma diye haftalarca gündemde tutan, Beşiktaş tribününün tamamen medyaya oynayarak açtığı küçücük bir pankartı günlerce manşette tutan sevgili basınımız görmezlikten gelmiş böyle bir anmayı. Söylenene göre Lig Tv de pek görüntü vermemiş. Söyleyecek fazla birşey yok zaten. Daha ne yapmak lazım bilmiyorum.


*Maç öncesi tatsız bazı olaylar yaşandı. Eskişehir otobüslerinin camları tamamen indi. Bu kadar senedir maça geliyorum, otobüsü Burger King'in yanından geçirip deplasman tribününe gitmeye kalkan bir taraftar grubu görmedim. Burayı bilenler böyle birşey yapmaz. Cahil cesareti mi bu yoksa birşey olmayacağını mı düşündüler acaba? Kim o otobüsleri oraya soktu, kim izin verdi, kim o güzergahı tarif etti belli değil. Yapılanları doğru bulmuyorum ama şoförlerin cahilliği mi diyim, polislerin acemiliği mi diyim, yoksa meydan okumak için bile bile mi girdiler bilmiyorum. Ben taş atılan yerin karşı tarafındaydım. Gerçekten kendim zor kaçtım ters tarafa gelen taşlardan. İlk anda otobüs şoförleri de bir panikle durdular, daha sonra çok sert manevralarla ters yöne girerek kaçtılar. Otobüsler baya darbe aldı. Çok daha büyük terslikler olabilirdi. Umarım kimseye birşey olmamıştır. Gerek yoktu bu hareketlere ama dediğim gibi bu bir cahillik mi yoksa meydan okuma mıydı, onu öğrenmek lazım ki kaçarken sol tarafa fırlattıkları DÖNER BIÇAĞI, Eskişehirsporluların hiç de masum olmadığını gösteriyor bence...


*Maç başlarken Eskişehir taraftarı Alpaslan Abi'yi alkışladı, tezahürat yaptı. Teşekkür ederiz. Fakat öyle bir haldelerdi ki karşılarında ezeli rakipleri var sanki. Golde bayadır kimselerden görmediğim kadar çok sevindiler, tellere çıkıp kendilerinden geçtiler. Maç sonu sanki 3-0 yenmiş gibi sevindiler. Sahi bu adamlar bizi yendi mi acaba? Maç sonu kendimle çeliştim acaba mağlup mu olduk diye. Eski Açık polis engelini geçip deplasman tribününe kadar ilerledi. Böyle bir manzara da Sami Yen'de görmeye alışık olmadığımız birşeydi aslında.

*Puan kaybına üzüldük tabi ama bunu nazar boncuğu olarak görmek lazım. Her maç kazanılacak diye birşey yok. Önemli olan bu maçtaki hatalardan ders çıkarmaktır. Eminim futbolcularımız ve teknik ekip bu maçla ilgili çok şey konuşacaktır. Gelecekte yaşanacak muhtemel puan kayıplarının bir kısmını, bu maçtan ders çıkararak yaşamayacağımızı düşünüyorum. Bu da takıma olan güvenin ispatı sanırım. Umarım yanılmam.

*Ümit Karan'ı Sami Yen'de rakip olarak izlerken içim burkulmadı değil. Çok sevdiğim bir futbolcudur kendisi. Ama keşke son zamanlarında futbol dışındaki hayatına gösterdiği ilgiyi biraz takımına gösterseydi, hala bizim aramızda olsaydı...

*Son olarak Eskişehir'i kupada mutlaka Sami Yen'de istiyorum. Bu da, dün akşam maç sonu sahanın ortasında üçlü çektirmeye kalkan, haddini bilmez Serdar Özbayraktar'ı(bir de kaptanlarıymış) görünce içimden geçirdiğim temennidir...