Bence Galatasaraylılık din gibi mezhep gibi yerleşmiş köklü bir inançtır. Galatasaray'ı işte bunun için tercih eder ve Galatasaraylılığımla her zaman gurur duyarım... METİN OKTAY

31.10.2009

Hepiniz Öylesiniz! Sen Daha Fazla Öylesin!

Biri seni fena ağlatacak. Az kaldı...

El Emeği - Ne Mutlu Türküm Diyene

Bilkent'teki evimiz. 3 sene yaşadığım yer. Ankara'nın hala çok anlamlı olmasının sebeplerinden biri. Nesilden nesile Aslanlar oturdu ve oturmaya devam ediyor evde. Dev GS bayrakları, GS pankartları, Türk Bayrakları gördü o ev ama 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nda şimdiye kadar asılmış belki de en anlamlı pankart asıldı apartmana. Tamamen el emeği. Saatlerini harcayıp en güzel mesajı verdiler elaleme. En yakın dostlarım ve kardeşlerim Osman, Onur, Yiğit ve Orkun'un ellerine kollarına emeklerine sağlık... Hepsine helal olsun...


30.10.2009

Adam Olun Yeter

Bir Fb klasiği olan, yabancı maddeleri Galatasaraylılar attı, küfürü onlar etti komedisi var yine ortada. 4 tarafımızın ağlarla çevrili olduğunu bile bile insanlara açıkça yalan söylüyorlar. ultrAslan.com 'da bir cevap verilmiş bu yüzsüzlere. Ama soruyorum bizimkilere, bunların adam olmalarını beklemek çok ütopik değil mi?

27.10.2009

3 Puandan Daha Önemli Kayıp

Her takımın vazgeçilmez 1-2 oyuncusu vardır ve bana göre bizim takımın vazgeçilmez 2 adamı varsa birincisi Arda ikincisi kesinlikle Baros'tur. Bu sistemle oynadığımız ve çok ekstra bir forvet almadığımız müddetçe vazgeçilmez olmaya da devam edecektir ki benim takımda en sevdiğim oyunculardan biridir Baros. Şimdi en az 2 ay olmayacak ki bu da en iyimser ihtimalle 7 lig, 3 kupa, 3 de Avrupa Kupası maçında olmayacağı anlamına geliyor. Bir de iyileşip eski formunu tutmasını beklemek zorunda kalacağız.

Fb mağlubiyetini çok büyütmüyorum, altı üstü 3 puandır, çok da önemli değil. Ben Baros'un sakatlanmasına mağlubiyetten çok daha fazla üzüldüm. Umarım beklenenden daha kısa sürede kavuşuruz Kralımız Baros'a...

Var mı Değişen Birşey?

Bir Kadıköy seferi daha geride kaldı. Senelerden beri değişen ne vardı diye sorarsanız, çıkışta iskeleye kadar eziyet yürüyüş yerini "Metrobüs Açılımı'na" bırakmıştı sadece. Onun dışında; kültürlü polisleriyle, eğitimli güvenlik görevlileriyle, tarafsız hakemleriyle, akıl dolu pankartlarıyla, kibar futbolcularıyla, misafirperver yöneticileriyle, centilmen taraftarlarıyla, saygın DJ'iyle, bütün nezaketiyle Kadıköy yine aynı Kadıköy'dü!!! Küfür ve yabancı madde mi? Ne zaman oldu ki?

Şimdi TFF tutar bu adamlara bir de 10000 TL para cezası ve 1 maç saha kapatma verir, yazık olur. Yok canım, birşey olmadı ki ceza verilecek. Tahkime başvurup ceza indirilir. Şahidim; Ne futbolcular, ne hakemler, ne de biz taraftarlar, en ufak bir tatsızlık yaşamadık... Her sene olduğu gibi...

Beyoğlu Bizimdir


Derbi için güzel bir organizasyonla 50 kişilik bir grup olarak Nevizade'de toplandık. Keyifli bir muhabbetten sonra Kadıköy'e gitmek için meydana doğru yürümeye başladık. Münferik Galatasaraylıların katılımıyla da Taksim Meydan'a geldik. El alem birkez daha gördü; Beyoğlu Galatasaraylılar'ındır...

24.10.2009

Sen Varya Sen - 2. Gol

Dinamo maçında "Sen Varya Sen" bestesini sıra bize gelirken çekmek istedim. O anda 2. golümüz geldi Nonda'dan. Gol anı, gol sevincimiz, ve telefonunun elimden uçma anı. Güzel bir video oldu:)

Dikkat sonunda kötü söz olabilir:)

21.10.2009

Koyalım Koyalım Allah Aşkına

Çocukluk aşkımsın
Sen ilk göz ağrımsın
Kimseyi kimseyi sevmedim senin gibi
Sevdanın uğruna terkettim herşeyi
Hayatın anlamı GALATASARAY

10.haftada koyun kanaryaya
Koyalım koyalım ALLAHAŞKINA
10.haftada g.toğlanlarına
Koyalım koyalım ALLAHAŞKINA

20.10.2009

Süper Kupa Finali

Bir final. Sessiz, kenara atılmış. Derbinin gölgesinde kalmış. Türkiye'de değil, Avrupa'da bir final. Gururumuz Sultanlarımız Süper Kupa finalinde Moskova'da, Spartak Moskova karşına çıkıyor. Maç 16:45'ten itibaren GS TV'den ve http://www.galatasaray.com/ 'dan canlı yayınlanıyor. Başarılar Sultanlar, sonuç ne olursa olsun, mücadeleniz bile bizi gururlandırmaya yetecek...

19.10.2009

Sezon Açılışı

Basketbol erkeklerde sezonu bu akşam açıyoruz. Rakip Oyak Renault. Sebebi bilinmeyen bir küçülme içinde olduğumuz bu sezon maçlarımızı Abdi İpekçi'de oynayacağız. "Salon uzak, salon kötü, giriş çıkış sorun" gibi mazeretlere son. Galatasaray'ın sadece bir "Futbol Klübü" olmadığını hatırlayın ve salonları doldurmaya başlayın.

Galatasaray Cafe Crown - Oyak Renault
19 Ekim 2009 / 20:00
Abdi İpekçi Spor Salonu

12.10.2009

HERYERDEYİZ!!!


Belçika maçında tribündeydik. Hep söylerlerdi, ama bu kadar olacağını tahmin etmiyordum. Oradaki Türkler'in belki yüzde 80'i Galatasaraylı. Çok fazla insanda GS forması ve atkısı vardı. İnanılmaz mutluluk verdi bana. uA-Avrupa da baya kalabalık olarak maçtaydı. Milli Takım yenildiğinde, kendimi paralamam hiçbir zaman ama, bizim için formaliteden başka bir anlamı olmayacak olan bir galibiyetin, oradaki Türkler için ne anlama geldiğini kavrayınca, en az onlar kadar istedim kazanmayı. Olmadı, o insanlar evlerine mutsuz döndü ama günün yıldızı hiç şüphesiz onlardı...

6.10.2009

Ankara Günlüğü - Yıldırma Senaryosu

Sıradan bir Ankara deplasmanı beklerken bir türlü çıkmayan, ne zaman çıkacağı belli olmayan biletler aslında yaşanacakların habercisi gibiydi. Biletler bir anda sadece internetten çıktı, alabilen şanslıydı alamayan karaborsaya kaldı. 800 mü 1100 mü tüm kale arkası mı derken, stada gidince bir sürprizle daha karşılaştık. Bize sadece 15 ve 16 numaralı kapılardan giriş verilmişti ki o anda farketmiştik bizi daracık bir yere sıkıştıracaklarını. O da problem değil biraz bekler gireriz diye düşünürken 2 kapının önünde biriken kalabalıkta hiç ilerleme olmadığını farkedince esas büyük sürprizi yaşadık. Kapılar "kitlenmişti"(kendi kendine mi yoksa birileri tarafından mı onu zaten anlarsınız). Sağda solda karaborsacılar GS taraftarına 80 TL'ye biletleri karaborsa yapıyor, karaborsa yapılan biletler Ankaragücü tribününe ait ve üzerinde "0" bedelsiz yazıyor, bizim de kafamızda olaylar o esnada netleşmeye başlıyordu. Haldun Üstünel ve yöneticilerimizin çabasıyla ufak ufak girişler başlamıştı ancak bu "kitlenme" bizim tam 2 saatimize maloldu.

İçeri girdiğimde maçın 15. dakikasıydı nerdeyse. Senaryo birebir tutuyordu. Avuç kadar yer ayrılmış GS taraftarı yerlerini 30. dakikada ancak doldurabiliyordu. İçeri girince dikkatimi çeken bir nokta, sol tarafta skorborda kadar genişçe bir boşluk bırakılmışken, numaralıda yer alan "saygın" Ankaragüçlülerle aramızda sadece teller vardı. İlginçti. Heralde cahillikten olamazdı. Bitişik olduğumuz sözde numaralı tribünde kavga için yer arayan büyük bir grubun olması ise tesadüfle açıklanabilir miydi bilmiyorum. Zaten devre arasında dışardan koşturarak ve bize küfürler ederek giren 150 - 200 kişilik grup da diğer grupla birleşerek misyonlarını yerine getirmeye saniyeler sonra başlıyorlardı. Tellerde yapılan muhabbet, arkadan sözlü sataşmalarla bir anda yerini kavgaya bıraktı. Bu anda üstümüze koltuk, bozuk para ve taş yağmaya başladı bitişik olduğumuz "numaraları tribünden". Devre arasında yaşananlar çok uzamadı, bununla ilgili videoyu da en aşağıda izleyebilirsiniz.

Maç sonu ise senaryonun büyük finali oynanacaktı. Mağlubiyetin siniriyle her şeye reaksiyon gösterebilecek GS taraftarı yine başrole oturtulmuştu. Bizim tribünün sağında, aramızda sadece teller olan Ankaragücü tribününden başlayan sataşmaya malesef tam de istedikleri gibi karşılığını verdik, küfürleşmeler bir anda koltuk savaşına dönüştü. "Malesef" diyorum, bu tip olayların çıkmasını hiçbir zaman istemediğim için. Ama küfür edilirken, üzerine sayısız cisim yağarken, o anda kendini tutabilecek bir grubun olduğunu düşünmüyorum. Yani verilmesi gereken tepki verilmiştir aslında. Olaylar devam ederken, şiddeti de üzerimize yağan kaya parçalarıyla(abartmıyorum koca koca taşlarla) daha da arttı. Bu taşlamaya bize uzak olan kale arkası da başladı. Sevgili polisimiz dakikalarca bu olayları izledi. Ve sonra beklenen hamlesini yaptı, kasklarla coplarla bizim tribüne daldı. Bizimkiler de polise aynı şekilde karşılık verince kavga polisle bizim aramızda geçmeye başladı. Her 2 taraftan da çok ciddi darbeler alanlar oldu. Tribünün önündeki bir polis yanındaki koca taşı tutup bizim tribüne fırlattı!!! Sanırım yaklaşık 20-25 dakika bu olaylar devam etti. Tribün savaş alanı gibiydi. Kafına boynuna taş gelenler, yaralanlar, bayılanlar, hatta kalp krizi geçirenler... Çocuk ve bayanların yaşadığı korkuyu size anlatamayacağım bile. Halbuki polis olaylar başlarken numaralı tribünü birazcık bizden uzaklaştırsa hiçbir sıkıntı yaşanmayacaktı. Bunu da polisin acemiliği olarak düşünmek fazlaca saflık olur bence.
Yani pazar günü herşey senaryoya göre uygulandı. Sabahından akşamına, dakikası dakikasına, polisinden bedava biletine, bize ayrılan yerden üzerimize gelen kaya parçalarına... Herşey ince ince düşünülmüş planlanmıştı, herkes üzerine düşen görevi, Gökçekler'in uşaklığını başarıyla tamamladı. Biz de malesef onlara uyduk ve istedikleri tepkileri fazlasıyla verdik.


Maç çıkışı sanırım güvenlik uzunca bir süre sağlanamadı ki, içeride baya bekletildik ve gruplar halinde bırakıldık. Bizler bırakılırken tam 16 Galatasaraylı polisler tarafından olay çıkardıkları gerekçesiyle gözaltına alındı. Birkaç tanesi de tanıdığım insanlardı. Karakolun önünde beklerken gözaltına alınanları görünce inanamadım. Bu insanlar mı tüm olayları çıkarmıştı? Görseniz siz de inanmazdınız zaten. Bu olayların sorumluları olmalıydı tabiki, ve günah keçileri de rastgele seçilmişti bizlerin arasından. Bugün ben yoktum, bir dahakine olabilirim belki, belki de siz. Cezalar arkadan gelecek, muhtemelen ciddi para cezası ve 6 ay maçlardan men. Saat 1.15'te serbest bırakıldılar arkadaşlarımızı. İstanbul'a geldiğimizde saat sabah 5'ti. Evet senaryo harika sonuçlanmıştı kendilerine göre. Yıldırma politikaları kısmen işe de yarayacak diyebilirim. Bir dahaki Ankara maçına bir baba çocuğunu alıp gidemeyecek, insanlar kız arkadaşlarını annelerini alıp gidemeyecekler Galatasaray'ı izlemeye. Suçlunun kim olduğuna siz karar verin artık...
Bizi kimse yıldıramadı yıllardır. Biz bir dahiki sefere Galatasarayımız için yine orda olacağız, Gökçek ailesini ve tüm sorumluları hergün anacağız. Bu kadar insanın ahını aldılar,bakalım nerelerinden çıkacak, hep beraber göreceğiz...

2.10.2009

Ayaklar Artık Yere Bassın

İçerde oynadığımız Strum Graz ve Eskişehirspor maçlarında 2'şer puan kaybettik. Telafisi olmayan maçlar değil. Önemli olan bu tip puan kayıplarını, gelecekte yaşanacak telafisi olmayan puan kayıplarını azaltmak için avantaja çevirebilmektir. Bu konuda kendimizi tamamen teslim ettiğimiz bir ekip oturuyor kenarda. Onlar muhakkat gereken dersleri çıkartıp, oyunculara aktaracaklardır, bundan adım gibi eminim.

Fakat bizim de taraftarlar olarak bu 2 maçtan çıkarmamız gereken çok önemli bir ders var. Yaz döneminden beri yapılan transferler ve akabinde sezon açılmasıyla beraber ligde ve Avrupa'da alınan farklı skorlar taraftarları suni bir sevincin ve büyük bir beklentinin içine soktu. Avrupa'da şampiyonluk, ligde her maçı farklı kazanıp, açık ara şampiyon olmak gibi... GS taraftarları arasında her maç öncesi, hatta derbi maçından önce bile "4 atarız, 5 atarız, şöyle şampiyon oluruz, böyle dağıtırız" gibi yorumlar görmek hiç de zor değil. Bu yorumlar yapılırken hedeflenen tarihin Mayıs Ayı olduğu hep unutuldu. Henüz Ekim Ayı'na yeni girdik. Bu 2 beraberlik bu şekilde havaya girmiş, hatta ayakları yerden kesilmiş taraftarlarımızı da biraz kendine getirir. Biraz anlamaya başlarlar herşeyin bu kadar rahat gitmeyeceğini. Ligin ve Avrupa'nın daha çok uzun yolu olduğunu, inişler çıkışlar olacağını, saha içi - saha dışı birçok sıkıntıyı aşamamız gerektiğini anlamaları / hatırlamaları açısından faydalı oldu bu puan kayıpları.

Son söz devre arasında "Küfüre karşıyız" tezahüratını yapanlara: Acaba bu adamlar gerçekten Galatasaraylı mı, yoksa anti-Fb'li mi? Bu adamlar desteğe mi geliyorlar, geyik yapmaya, orgazm olmaya mı? Kapalı'da bu tiplere çok büyük tepki oluşuyor. Yakındır patlama. Herkes nerede olduğunu bilmeli, aklını başına toplamalı...