Dün Eurocup'ta Mariupol'u 14 sayı farkla yendik. Rahatsızlığım yüzünden gidemediğim maçı GS TV'den izledim. Önemli maçtı, hem Avrupa'ya iyi başlamak, hem de morallenmek açısından. Maçın analizine girmicem, çok sıradan bir takımdı rakip, ama Radoslav Rancik'in insanüstü oyununu övmeden geçemeyeceğim. 39 sayı, 7 ribauntla oynadı ki, duyduğum kadarıyla Eurocup'ın en iyi 3. performansını göstermiş Rancik.
Ekleme: Rancik Eurocup 1. haftanın MVP'si seçilmiş ve kariyer rekorunu kırmış.
http://www.eurocupbasketball.com/ulebcup/home/news/i/62045/3735/item
Lige devam kararının alınmasıyla, teknik ekip tamamen yenilendi, ligde kalmak için şu şartlarda mucize de gerekse, hep beraber mücadele etmemiz gerekiyor. Yönetim t kadro tribünde, ama tribünde esas olması gerekenler yerlerinde yoklar. Aynı geçen hafta Efes maçında olduğu gibi. Herkesin içi sıkılıyor, benim gibi birçoğumuz için yaşananlar hala kabus, moraller bozuk ama bu olay yaşandı, bir şekilde(!) cezalar alındı ve yola devam kararı verildi. Hangi maçta göstereceğiz takımın yanında olduğumuzu? Sadece Fülker maçlarında mı?
Maç sonu röportajlarında daha bir morallendim galibiyet üzerine. Önce Genel Menajer Nur Gencer, sonra da Yardımcı Antrenör Cihansever Yeşildağ konuştu. İkisi de çok umutluydu, bu sıkıntıları avantaja çevirebileceğimizi hissettim konuşmalarından. Tahkim'in vereceği güzel kararlar olacaktır diye umuyorum. Hedef şampiyonluk değil, ligde kalmak da olsa, herşeyin üzerine bize bu takımı yüreklendirmek ve destek olmak kalıyor. Bu takım bizim takımımız, bu takımın sonuna kadar arkasında olmalıyız...
25.11.2009
23.11.2009
Kış Kış Cinler Kış Kış
Kabus gibi bir hafta, kabus gibi bir geceyle sona erdi. Cumartesi moralmen biraz toparlanır gibi olsak da, Pazar akşamı gelenekleri bozmadık, rakibin acılarını azalttık, haftayı en mutsuz biz kapattık. Top oynamadık, tribün yapmadık, hakeme baskı kuramadık. Bir ölü toprağı serpilmiş gibi camianın üzerine. Hemen toparlanmalı tekrar, atağa kalkmalıyız. Şanssızlıkları kendimiz kırmalıyız.
Taraftarınla birlikte DAYAN GALATASARAY...
Düşürmeyelim Beter Edelim
Ligden ihraç etmediler ama verebileceklerinin en ağırını verdiler. İhraçla aynı sonuca gidecek cezalar verdiler. Okuduğum kadarıyla bu kadarı yönetmeliklerde yazmıyor. Sebep olan kişiler sonuna kadar ceza alsın ama bu olayların tamamı kulübü üzerine yıkılmış gibi duruyor. Kupadan ihraç, tüm maçlarda hükmen mağlup, en önemlisi de -5 puandan başlamak. Hepsini anlıyorum ama bu -5'i anlayamadım. Kendiniz çekilin diyorlar resmen. Çünkü bu şekilde işimiz mucizelere bağlı. Bir de anlamadığım nokta şu ki; bu olaylar 15. haftada belli olsaydı, 15 maçta mı hükmen yenik sayılacaktık acaba?
Koz verdik, leş kargaları üşüştü, şimdi de içlerindeki kini kusmaya çalışıyorlar. Bizse yine seyirci kalacağız gibi duruyor. Adil olmalarını beklemiyordum zaten ama bu kadarını da beklemiyordum açıkçası. Bu olaya sebebiyet verenler de mümkünse hayatımızın hiçbir döneminde karşımıza çıkmasınlar, kulüple ömür boyu ilişkileri kesilsin.
Ufak Not: Fülker maçında yapılanlar için 4 maç, Kinsey'in taraftara yumruğuna 2 maç ceza. Bu kararların arkasında hangi pisliklerin yattığını gösteriyor. Nefret ettiriyorlar, soğutuyorlar insanı...
20.11.2009
Geleceğimizi Kaybetmeyelim
Basketboldaki leke hayatımızı derinden etkiledi, ve sanırım etkilemeye devam edecek. Benim şahsıma böyle bir çamur atılsa, bu kadar üzülmezdim heralde. En son dün akşam Yiğit Şardan'ın istifasıyla yıkıldım adeta. Liseli ekip tarafından sevilmese de Yiğit Şardan, geleceğimizi kurtaracak projelerin hep başrollerinde yer alan yöneticiydi. Aslantepe'nin tanıtım işleri, GS Pazarlama, GS Mobile, GS Bilyoner, GS Bonus... Kurumsallaşmaya giden yolda vizyon sahibi yönetim/yönetici eserleri olarak takdir aldı bizden. Özlediğimiz beklediğimiz GS yönetimi bulduk diye düşünmeye başlamıştık ki dün akşam aslında her alanda Galatasaray'ın arkasında gösterdiği dik duruşu gösterdi Yiğit Şardan. "Haberim yok ama bu şubenin sorumlusu benim" dedi. İstifasını verdi. Bu olaydan güç alan karşıt zihniyetin zamanında veremedikleri istifayı delikanlı gibi verdi.
Ben bu adamın bu kadar arkasında duruyorum, tanımam etmem yakinen. Belki yanılırım, ama benim yaşımın yettiği dönemler arasında belki Galatasaray adına en önemli işleri yapan yöneticilerden biri bence. Umarım istifası kabul edilmez. Umarım örümcek zihniyet hortlamaz, bizi kara günlere geri götürmez...
16.11.2009
Şeytan Suratlı
Fener Pabucu Yarım
Kendi taraftarımızın bile şansımızın az olduğunu düşündüğü bir maçta Fülker'i saçma sapan ama çok keyifli bir maçta yendik dün. Saçma sapan diyorum çünkü pota dibinden her 2 takımın uzunlarının kaçırdığı onlarca pozisyon gördük, Murat'ın son saniyedeki faul atışını bilerek kaçırıp topu çembere değdiremediğini anlayamadık, bir hocanın elindeki kaliteli 3 uzundan nasıl verim alamayacağını gördük dün. Ben de herkes gibi kadro kalitesi ve tecrübesi olarak rakibimizden biraz geride olduğumuzu kabul ediyorum ama basketbolda "doğru" taraftar etkisinin çok etkili olabileceğini de biliyorum. En önemli örnekler olarak da geçen sene Ayhan Şahenk'te oynanan birkaç maçı verebiliriz.
Ben bizim takımda Radoslav Rancik'e özellikle dikkat çekmek istiyorum. Geldiğinden beri çok istekli oynuyor ve herşeyi ortaya koyuyor. Dün de çok çok sempatik gözüktü açıkçası bizlere. Sahadaki mücadelesini görünce yaptığı hareketlerin şova yönelik olmadığını düşünüyorum ben. Umarım bu sezon böyle bir adamdan maksimum verimi alırız, çünkü ekstra performanslara bu sene çok ihtiyacımız olacak.
Bana göre maçı, saha içinde etkileyebilecek 2 konu vardı, bu 2 konuda üstünlük kuran maçı götürecekti. Pota dibi yani uzunların katkısı ve savunma. Fülker'in bize en bariz üstünlüğü milli 3 uzunu aslında. Sınırlı yetenekleri olduğu bilinen Cemal Nalga'nın bu alanda tek olması tam bir yönetim başarısıdır! Nedense Dedehayır bu bölgeye transfer yapmadı, yapamadı. Benim korkum bu bölgede bize üstünlük kurmalarıydı ki Allah'tan Semih denyosu ve Oğuz Savaş beklediğim kadar etkili olamadılar, taraftardan çok etkilendiler ve bizimkiler gerçekten o bölgede insanüstü bir performans gösterdiler. Bir de sağolsun Tanjevic Ömer Aşık diye bir oyuncusu olduğunu unuttu kenarda... Savunmalar konusunda da iki takım da etkiliydi aslında ki 2 uzatma oynanan bir maçın 70lerde bitmesi bunun en büyük göstergesi.
Ben bizim takımda Radoslav Rancik'e özellikle dikkat çekmek istiyorum. Geldiğinden beri çok istekli oynuyor ve herşeyi ortaya koyuyor. Dün de çok çok sempatik gözüktü açıkçası bizlere. Sahadaki mücadelesini görünce yaptığı hareketlerin şova yönelik olmadığını düşünüyorum ben. Umarım bu sezon böyle bir adamdan maksimum verimi alırız, çünkü ekstra performanslara bu sene çok ihtiyacımız olacak.
Yaşanan olaylara gelince, sahaya girmeyi ve yabancı madde atılmasını savunmam kesinlikle. Herkesin dediği gibi istenmeyen olaylardır. Ama şunu kimse unutmasın, dün Abdi İpekçi'de olan insanların birçoğu senelerdir Kadıköy'e gidiyor. Ve insanlar kendilerine yapılanların hepsine bir şekilde karşılık vermek istiyor. Çok fazla suçlayamıyorum kimseyi. O hareketi yapan bayanlığını bilmeyen "çakma sarışın teyze" hariç. Pardon ya aslında onu da suçlamıyorum, tam bir Fbli gibi davrandı, doğası bu, içgüdülerine göre hareket etti.
Bir de duydum ki Fülker yöneticileri "Hayatımızda ilk defa sahaya girip oyuncu döven taraftar görüyoruz" ve "Basketbolun en kara gecesi" gibi laflar söylemişler. Bu adamlara söyleyecek pek bir laf yok zaten çünkü artık şaşırmıyorum. Yarın çıkıp 3-4 ay önce sahayı basıp Efesliler'e saldıranların da Galatasaraylı olduğunu iddia ederler. Bakalım kenarda duran taraftara yumruk atan oyuncuları için tebrik mesajı yollayacaklar mı?
11.11.2009
Işık Kaynağımız
10.11.2009
Kewell's Turkish Love Affair
Giderek artan bir sevgi, büyüyen bir hayranlık ve saygı. Artık hepimiz futbolu Kewell From Galatasaray olarak bırakması konusunda hemfikiriz. Hatta daha da fazlası, bu kulübün ondan öğreneceği çok şey var. Kalması için neler yapabiliriz diye konuşmalar yapıyoruz, bu sıralarda da basında "sezon ortası gidecek, gönlü başka yerde, ailesinin yanına gidecek, mutsuz" gibi maksatının ne olduğunu çok iyi bildiğimiz haberlerin sayısının artmaya başladığını da görüyoruz. Fakat bugün yabancı birçok ajansta Kewell ile ilgili bir haber yayınlandı ki "mutsuz" diye haber yapan çok sevgili basınımıza kapak niteliği taşıyor. Buyrun sizler de okuyun...
RELATIONSHIP WITH CLUP BEAUTIFUL: KEWELL
JUST over halfway through his two-year contract, Harry Kewell says his dealings with his Turkish club Galatasaray make for a "beautiful relationship".
And the mutual admiration between Kewell and his employers has certainly paid dividends on the pitch, where the 44-times capped Socceroos ace has been in electric form.
Kewell has scored 23 goals in 56 appearances in all competitions for Galatasaray since joining the club, who are three points adrift of first place in the local Super League after 11 rounds and guaranteed progression to the knockout stages of the Europa League.
The Australian winger has become as celebrated amongst supporters of the Aslanlar (Lions) as club legends Gheorghe Hagi and Hakan Sukur.
Before each match at Galatasaray's Ali Sami Yen Stadium in Istanbul, Kewell is called to all four corners of the ground by the supporters and receives a standing ovation.
His No.19 jersey can be seen in abundance on the terraces, while local media suggested recently that his form and ever-growing popularity with fans and team-mates should see him appointed Galatasaray captain.
But Kewell would be first to acknowledge it hasn't always been easy to adjust to life in Istanbul, away from his family in England for months at a time, and he credits his personal physiotherapist Les Gelis with helping enormously.
Gelis, an instrumental figure in returning the 31-year-old Kewell to peak fitness after five injury-riddled seasons with Liverpool, is based in Istanbul with his charge, also away from his family.
Together they've negotiated the cultural challenge learning Turkish life in the country's most populous city, with help from a club with a keen interest in the welfare of its headline act.
"It's been interesting, it's been a journey, I can say that," says Kewell.
"Obviously I haven't been here by myself.
"I've had my mate here Les, he works with me as my physio, we've had some good times and we've had some bad times.
"I think if we hit the nail on the head I think we'd say we miss our families the most and that's what we've found hard.
"We've pulled through together and we probably wouldn't have been able to do it if we weren't here together, plus we wouldn't be able to do it if these people (at Galatasaray) weren't respectful to us and vice versa.
"I think it's come into a beautiful relationship."
The Galatasaray fans' enthusiasm for Kewell is returned.
"I've had a few people come over now and I just say sometimes don't even watch the football, just watch the fans because the way they sing, the way they dance, the way they communicate with each other is unbelievable," he says.
"I think the only place you could probably top that would be South America, from what I hear from the Brazilians and the Argentinians we've got here.
"Other than that, I'd have to say these are probably the best fans I've ever seen."
And the mutual admiration between Kewell and his employers has certainly paid dividends on the pitch, where the 44-times capped Socceroos ace has been in electric form.
Kewell has scored 23 goals in 56 appearances in all competitions for Galatasaray since joining the club, who are three points adrift of first place in the local Super League after 11 rounds and guaranteed progression to the knockout stages of the Europa League.
The Australian winger has become as celebrated amongst supporters of the Aslanlar (Lions) as club legends Gheorghe Hagi and Hakan Sukur.
Before each match at Galatasaray's Ali Sami Yen Stadium in Istanbul, Kewell is called to all four corners of the ground by the supporters and receives a standing ovation.
His No.19 jersey can be seen in abundance on the terraces, while local media suggested recently that his form and ever-growing popularity with fans and team-mates should see him appointed Galatasaray captain.
But Kewell would be first to acknowledge it hasn't always been easy to adjust to life in Istanbul, away from his family in England for months at a time, and he credits his personal physiotherapist Les Gelis with helping enormously.
Gelis, an instrumental figure in returning the 31-year-old Kewell to peak fitness after five injury-riddled seasons with Liverpool, is based in Istanbul with his charge, also away from his family.
Together they've negotiated the cultural challenge learning Turkish life in the country's most populous city, with help from a club with a keen interest in the welfare of its headline act.
"It's been interesting, it's been a journey, I can say that," says Kewell.
"Obviously I haven't been here by myself.
"I've had my mate here Les, he works with me as my physio, we've had some good times and we've had some bad times.
"I think if we hit the nail on the head I think we'd say we miss our families the most and that's what we've found hard.
"We've pulled through together and we probably wouldn't have been able to do it if we weren't here together, plus we wouldn't be able to do it if these people (at Galatasaray) weren't respectful to us and vice versa.
"I think it's come into a beautiful relationship."
The Galatasaray fans' enthusiasm for Kewell is returned.
"I've had a few people come over now and I just say sometimes don't even watch the football, just watch the fans because the way they sing, the way they dance, the way they communicate with each other is unbelievable," he says.
"I think the only place you could probably top that would be South America, from what I hear from the Brazilians and the Argentinians we've got here.
"Other than that, I'd have to say these are probably the best fans I've ever seen."
Linkler de bunlar:
9.11.2009
Gençliğiz Geleceğiz Galatasarayımız İçin Heryerdeyiz
Laik Türkiye Cumhuriyeti'nin bekçileri, Galatasarayımız'ın geleceği ultrAslan-üni 'ler 7 Kasım'da Atamız'ın huzuruna çıktılar. Bu geniş katılım beni şaşırttı açıkçası ama çok mutlu oldum. İnşallah bunu bir gelenek haline getirebilirler...
Gün Bugündür
Herkesten önce düşünüp, planını çizip, ama hayata geçiremediğimiz yatırım, Galatasarayımız'ı ekonomik olarak ayağa kaldıracak, yeni mabedimiz. Eren Talu bu işe başladığında da benzer heyecanlar yaşamıştık ama bu sefer iş farklı. Mabedin zamanında yetiştirilebilmesi için bazı yasal dayanaklar var elimizde. Hatta geciktiği hergün için tazminat ödenecek. Bu iş bitecek. Seneye bu zamanlar yeni mabedde olmayı hayal ediyoruz hepimiz. O yüzden inşaata yeniden başlanılan(açıklamayla beraber inşaata yeniden başlanıldığını kabul ettiğim) bugünü not edelim bir kenara... Bir daha "inşaata yeniden başlanıldı" denilmeyecek inşallah...
5.11.2009
4.11.2009
Galatasaray Pankartları
Bir blog vardı bir süredir aklımda olan. Pankartlarımızla, kareografilerle, bayraklarımızla ilgili. Dün bu fikir için ilk adımı attım ve bir blog adı aldım. Arşivimdekileri bu blogtan herkesle paylaşacağım. Her yeni maçtan da pankart, bayrak ve kareografi fotoğraflarını koymaya çalışacağım. İlgi, destek ve önerilerinizi bekliyorum...
http://galatasaraypankartlari.blogspot.com/
http://galatasaraypankartlari.blogspot.com/
2.11.2009
Sivas Maçı
Sivas maçından benim için önemli noktalar:
* Mustafa Sarp: Verimli oluyor, bazen olmuyor, bu değil, mücadelesi etkiliyor beni. Her saniye koşuyor, mücadele ediyor, bazen topla beraber koşuyor, sınırlı top kabiliyetine rağmen, kaptırsa bile alkış alıyor herkesten. Ayrıca her geçen gün daha faydalı oluyor. Ben bu performansı kendisinden beklemiyordum açıkçası. Basit oynuyor bizi mutlu ediyor. Üretkenliğini biraz arttırabilirse hepimizi daha mutlu edecek.
* Hürriyet ve ES'ye tepki: Beklediğim gibi pankartlar ve tezahüratlarla tepki koyuldu. Bildiğim kadarıyla mahkemeye de verilecek. Ama bunlar yetmiyor. Unutulmamalı, bu tepki şiddetini arttırarak devam etmeli. Hurriyet almıyorum, tıklamıyorum. Bu kahpeyi bünyesinde tuttuğu sürece de tıklamayacağım, almayacağım. Bir de ES'nin başına birşey gelmedikçe rahat etmeyeceğim. Üzgünüm.
* Soğuk: Son yıllarda en çok üşüdüğüm maçtı. Tribünün boş kalmasının da sebeplerinden biriydi!
* Gol Sevinci: Eskilerde alışık olduğumuz ama uzun zamandır görmeye hasret kaldığımız şekilde sevindi takım 2 golde. Hepsi biraraya geldi, omuz omuza verdi, ve zıplamaya başladılar gülerek. Özlemişiz gerçekten. Birilerine mesaj gidiyor sanırım. Ama herşeyden önemlisi, futbolcuların bunun içinden gelerek yapması. Umarım böyledir. Umarım şampiyonluğun anahtarlarından birinin "takım olabilmek ve arkadaşlık" olduğunu anlamıştır bizimkiler. Ve umarım sezon sonuna kadar gol sevinçleri hep bu şekilde olur.
* Harry Kewell: Söylemeye devam edeceğim. Seni Galatasaray formasıyla izlemek, ne büyük bir mutluluk.
* Mustafa Sarp: Verimli oluyor, bazen olmuyor, bu değil, mücadelesi etkiliyor beni. Her saniye koşuyor, mücadele ediyor, bazen topla beraber koşuyor, sınırlı top kabiliyetine rağmen, kaptırsa bile alkış alıyor herkesten. Ayrıca her geçen gün daha faydalı oluyor. Ben bu performansı kendisinden beklemiyordum açıkçası. Basit oynuyor bizi mutlu ediyor. Üretkenliğini biraz arttırabilirse hepimizi daha mutlu edecek.
* Hürriyet ve ES'ye tepki: Beklediğim gibi pankartlar ve tezahüratlarla tepki koyuldu. Bildiğim kadarıyla mahkemeye de verilecek. Ama bunlar yetmiyor. Unutulmamalı, bu tepki şiddetini arttırarak devam etmeli. Hurriyet almıyorum, tıklamıyorum. Bu kahpeyi bünyesinde tuttuğu sürece de tıklamayacağım, almayacağım. Bir de ES'nin başına birşey gelmedikçe rahat etmeyeceğim. Üzgünüm.
* Soğuk: Son yıllarda en çok üşüdüğüm maçtı. Tribünün boş kalmasının da sebeplerinden biriydi!
* Gol Sevinci: Eskilerde alışık olduğumuz ama uzun zamandır görmeye hasret kaldığımız şekilde sevindi takım 2 golde. Hepsi biraraya geldi, omuz omuza verdi, ve zıplamaya başladılar gülerek. Özlemişiz gerçekten. Birilerine mesaj gidiyor sanırım. Ama herşeyden önemlisi, futbolcuların bunun içinden gelerek yapması. Umarım böyledir. Umarım şampiyonluğun anahtarlarından birinin "takım olabilmek ve arkadaşlık" olduğunu anlamıştır bizimkiler. Ve umarım sezon sonuna kadar gol sevinçleri hep bu şekilde olur.
* Harry Kewell: Söylemeye devam edeceğim. Seni Galatasaray formasıyla izlemek, ne büyük bir mutluluk.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)