Tribünden bir kardeşimizin 18 yaşındaki kardeşi için;
Arkadaşlar merhaba,
18 yaşındaki kardeşime akut lösemi teşhisi konmuştur. Maalesef ki İstanbul'da onkoloji servisi bulunan hastanelerin hiçbirisinde boş yatak olmadığı için yatışını sağlayamadık şuan için. 1-2 gün içerisinde bu büyük problemi ortadan kaldırmak için çaba sarfedeceğiz.
Trombosit düşüklüğü sebebiyle el ve ayaklarında morarmalar başlamış durumda. Her ne kadar yatırabileceğimiz hastane bulamamış olsak da, sıklıkla trombosit ve taze kan nakline ihtiyaç duyacağı söylendi doktorlar tarafından.
Kardeşimin kan grubu a rh(+) pozitif olup, kan ve trombosit takviyesi için aynı kan grubuna ihtiyacımız bulunmaktadır. Asıl zorluğumuz, bir vericiden bir daha 3 ay sonra kan alınabilmektedir. Bu durumda sadece biz yakınlarının yeterli olmayacağı anlaşılmaktadır. Bunun için acil durumlarda arayabileceğimiz bir gönüllü kan donör listesi oluşturmaya çalışıyoruz.
Hangi hastanede yatacağı şuan için belli olmadığından, hastane belli olduktan sonra gönüllü olacak arkadaşlarımızın ilgili hastaneye ulaşımı tamamen tarafımdan karşılanacaktır. Aranan özelliklere uygun gönüllü arkadaşlarım aşağıdaki irtibat bilgilerini kullanarak isimlerini yazdırabilir ya da direkt bana da ulaşabilirler.
Allah rızası için yardımlarınızı bekliyor, ilginiz ve hassasiyetiniz için şimdiden hepinize teşekkür ediyorum.
Saygılarımla,
Yunus
İrtibat Bilgileri: Yunus Dinç cep: 0538 891 49 49 mail: yunus_dinc@colpal.com
Donör listesi oluşturan arkadaşımız : Murat Çolak cep: 0535 392 01 10 mail: murat_colak@colpal.com
24.05.2010
SEMİH'İ İSTEMİYORUZ!!!
Eski bir Yürüyedur bestesi aklıma geldi;
Bu takım bize her türlü yeter
Yapmasak da olur transfer
Haldun Üstünel sesimize kulak ver
Semihinden başlatma yeter
Semihinden başlatma yeter
Hayatımızın her noktasında Galatasaraylı olmanın verdiği dik ve kararlı duruşu sergileyen bizler, Galatasaray prensiplerinin ne koşulda olursa olsun bozulmamasını isteriz. Futbol hayatının her döneminde Galatasaraylılara karşı agresif ve aşağılayıcı tavırlar sergilemiş herhangi bir sporcuyu, bu forma altında görmeye tahammülümüz yoktur. Bu yüzden Semih değil, Messi bile olsa bu tip bir transferi biz karşı çıkıyoruz, Galatasaray'a yakıştırmıyoruz!!!
Yiğit Şardan'a Fb'nin Cezası ile İlgili Gönderdiğimiz E-Posta
Sayın Yiğit Şardan,
Fenerbahçe – Trabzonspor maçı içi ve sonunda yaşananlar tüm Türkiye’nin gözleri önündedir; Fenerbahçe camiası tarafından son günlerde gündemi değiştirmek için yapılan çalışmaların da gözler önünde olduğu gibi. Fenerbahçe – Trabzonspor maç sonucu, Bursaspor’un şampiyonlığu ve sonrasında da Aziz Yıldırım’ın Rüştü Reçber ve birkaç kişiyi de suçlayarak yaptığı basın toplantısı olarak listeyebileceğimiz üç olay Fenerbahçe – Trabzonspor maçında yaşanılanların üzerini örtmüş ve gündem başarılı bir şekilde değiştirilmiştir. Bu gündem değişikliğinden faydalanan Tahkim Kurulu, mevcut hava dağılmadan belki de Türkiye tarihinin en büyük tribün terörünün yaşandığı maçın cezalarını çok hızlı bir şekilde 72 saat içinde açıklamıştır.
Hatırlarsanız, iki sene önceki Galatasaray – Fenerbahçe maçında sahaya pet su şişeleri atılmasından ve maç öncesinde Kapalı Tribün’de polis ile yaşanılan kavgalardan dolayı 5 maç seyircisiz oynama cezası almıştık. O dönemde tüm medya kuruluşları ağız birliği etmişcesine bu olayın bir “milat” olduğunu öne sürmüşler ve verilecek cezanın “devrim” niteliği taşıyacağını belirtmişlerdi. Tüm basın-yayın organları görevlerini aktif bir şekilde yerine getirdikten sonra Galatasaray’a Türk Futbol Tarihi’nin en ağır cezalarından biri verilmişti, ilk defa bir derbi maçı bu nedenle seyircisiz oynanmıştı.
Pazar gününe geri dönüp yaşananları özetlemek istersek alttaki liste karşımıza çıkıyor;
-Stad bloklar ve tribünler halinde cayır cayır ateşe verildi. 12 adet itfaiye aracı yangını söndürmeye geldi.
-Stadın koltukları kırıldı ve sahaya atıldı.
-Tüm merdiven boşlukları doluydu. Bu durumun belli olmaması için sarı - lacivert tabureler kullanıldı ve maç sonunda onlar da sahaya atıldı.
-Maç esnasında takımın motivasyonunu artırmak için marşlar çalındı. -Maç bittikten sonra azımsanmayacak sayıda Fenerbahçe taraftarı sahaya girdi. Trabzonsporlu futbolcuların hayatı tehlikeye atıldı.
-Basın odası basıldı. Fenerbahçe teknik direktörü Christoph Daum basın toplantısı yapamadı. Güvenlik sebebiyle basın odası boşaltıldı.
-Stad içerisindeki localar taraftarlar tarfından basıldı, camları indirildi. -Stad dışında polisle ciddi çatışmalar yaşandı.
-Bağdat Caddesi talan edildi, stadyumun altında bulunan Fenerium yağma edildi, dükkanlar kundaklandı ve camları indirildi.
-Canlı yayın araçlarına taşlı sopalı saldırıldı, laylarda bıçaklanarak yaralanan haber muhabirleri oldu.
-Takımlar saat gece 12 itibarı ile hala staddaydı. Futbolcular polis araçları ve özel araçlarla gönderilebildi.
Bu maddeleri uzatmak mümkün, eminim ki benim de atladığım noktalar vardır. Sorularıma gelirsek:
- Peki Galatasaray Spor Kulübü neden sessiz kalmaktadır? Neden bu çifte standardı deşifre etmemektedir?
- Eğer Galatasaray -Fenebahçe maçında yaşananların cezası “milat” olarak adlandırılabiliyorsa bu olayların cezası sizce ne şekilde adlandırılmalıdır? Fenerbahçe
- Trabzonspor maçında yapılan yanlış anonsun “Hafifletici Neden” olduğu ifade edilmektedir. Aziz Yıldırım’ın üstüne basarak “bilerek yapmadık” dediği anons rezaleti nasıl olur da hafifletici neden olur? Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesindeki bir çalışanın stad hoparlöründen yanlış bilgi vermesi nasıl olur da bu maçta çıkacak olayları önlemek adına yapılmış bir eylem gibi gösterilmektedir? Bu durum Türkiye’deki tüm taraftar gruplarına alenen “Siz anons yaptırın, daha sonra sahaya girmek serbest.” demek değil midir?
Galatasaray Spor Kulübü Ikinci Başkanı ve Reklamcılar Derneği Başkanı olarak sizden beklentim iki olayın fotoğraflarının maçı takip eden Pazartesi günü barkovizyon gösterisi ile medya mensuplarına gösterilmesi ve çifte standardın ayan beyan ortaya konması idi, fakat Galatasaray Spor Kulübü şaşırtıcı bir şekilde sessiz kalmaktadır. Sessiz kalmamızın bir nedeni mi var diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Eğer bir nedeni yok ise tüm Galatasaray Camiası başta olmak üzere Türk Spor Kamuoyu alenen “aptal” yerine konmaktadır. “Baskın basanındır.” mantığı ile hareket eden bir camiaya karşı hakkımızın savunulmamasını ve Galatasaray Camiası’nın üç maymunu oynamasını görmek içimi acıtmaktadır.
Saygılarımla
by ysal
Fenerbahçe – Trabzonspor maçı içi ve sonunda yaşananlar tüm Türkiye’nin gözleri önündedir; Fenerbahçe camiası tarafından son günlerde gündemi değiştirmek için yapılan çalışmaların da gözler önünde olduğu gibi. Fenerbahçe – Trabzonspor maç sonucu, Bursaspor’un şampiyonlığu ve sonrasında da Aziz Yıldırım’ın Rüştü Reçber ve birkaç kişiyi de suçlayarak yaptığı basın toplantısı olarak listeyebileceğimiz üç olay Fenerbahçe – Trabzonspor maçında yaşanılanların üzerini örtmüş ve gündem başarılı bir şekilde değiştirilmiştir. Bu gündem değişikliğinden faydalanan Tahkim Kurulu, mevcut hava dağılmadan belki de Türkiye tarihinin en büyük tribün terörünün yaşandığı maçın cezalarını çok hızlı bir şekilde 72 saat içinde açıklamıştır.
Hatırlarsanız, iki sene önceki Galatasaray – Fenerbahçe maçında sahaya pet su şişeleri atılmasından ve maç öncesinde Kapalı Tribün’de polis ile yaşanılan kavgalardan dolayı 5 maç seyircisiz oynama cezası almıştık. O dönemde tüm medya kuruluşları ağız birliği etmişcesine bu olayın bir “milat” olduğunu öne sürmüşler ve verilecek cezanın “devrim” niteliği taşıyacağını belirtmişlerdi. Tüm basın-yayın organları görevlerini aktif bir şekilde yerine getirdikten sonra Galatasaray’a Türk Futbol Tarihi’nin en ağır cezalarından biri verilmişti, ilk defa bir derbi maçı bu nedenle seyircisiz oynanmıştı.
Pazar gününe geri dönüp yaşananları özetlemek istersek alttaki liste karşımıza çıkıyor;
-Stad bloklar ve tribünler halinde cayır cayır ateşe verildi. 12 adet itfaiye aracı yangını söndürmeye geldi.
-Stadın koltukları kırıldı ve sahaya atıldı.
-Tüm merdiven boşlukları doluydu. Bu durumun belli olmaması için sarı - lacivert tabureler kullanıldı ve maç sonunda onlar da sahaya atıldı.
-Maç esnasında takımın motivasyonunu artırmak için marşlar çalındı. -Maç bittikten sonra azımsanmayacak sayıda Fenerbahçe taraftarı sahaya girdi. Trabzonsporlu futbolcuların hayatı tehlikeye atıldı.
-Basın odası basıldı. Fenerbahçe teknik direktörü Christoph Daum basın toplantısı yapamadı. Güvenlik sebebiyle basın odası boşaltıldı.
-Stad içerisindeki localar taraftarlar tarfından basıldı, camları indirildi. -Stad dışında polisle ciddi çatışmalar yaşandı.
-Bağdat Caddesi talan edildi, stadyumun altında bulunan Fenerium yağma edildi, dükkanlar kundaklandı ve camları indirildi.
-Canlı yayın araçlarına taşlı sopalı saldırıldı, laylarda bıçaklanarak yaralanan haber muhabirleri oldu.
-Takımlar saat gece 12 itibarı ile hala staddaydı. Futbolcular polis araçları ve özel araçlarla gönderilebildi.
Bu maddeleri uzatmak mümkün, eminim ki benim de atladığım noktalar vardır. Sorularıma gelirsek:
- Peki Galatasaray Spor Kulübü neden sessiz kalmaktadır? Neden bu çifte standardı deşifre etmemektedir?
- Eğer Galatasaray -Fenebahçe maçında yaşananların cezası “milat” olarak adlandırılabiliyorsa bu olayların cezası sizce ne şekilde adlandırılmalıdır? Fenerbahçe
- Trabzonspor maçında yapılan yanlış anonsun “Hafifletici Neden” olduğu ifade edilmektedir. Aziz Yıldırım’ın üstüne basarak “bilerek yapmadık” dediği anons rezaleti nasıl olur da hafifletici neden olur? Fenerbahçe Spor Kulübü bünyesindeki bir çalışanın stad hoparlöründen yanlış bilgi vermesi nasıl olur da bu maçta çıkacak olayları önlemek adına yapılmış bir eylem gibi gösterilmektedir? Bu durum Türkiye’deki tüm taraftar gruplarına alenen “Siz anons yaptırın, daha sonra sahaya girmek serbest.” demek değil midir?
Galatasaray Spor Kulübü Ikinci Başkanı ve Reklamcılar Derneği Başkanı olarak sizden beklentim iki olayın fotoğraflarının maçı takip eden Pazartesi günü barkovizyon gösterisi ile medya mensuplarına gösterilmesi ve çifte standardın ayan beyan ortaya konması idi, fakat Galatasaray Spor Kulübü şaşırtıcı bir şekilde sessiz kalmaktadır. Sessiz kalmamızın bir nedeni mi var diye düşünmekten kendimi alıkoyamıyorum. Eğer bir nedeni yok ise tüm Galatasaray Camiası başta olmak üzere Türk Spor Kamuoyu alenen “aptal” yerine konmaktadır. “Baskın basanındır.” mantığı ile hareket eden bir camiaya karşı hakkımızın savunulmamasını ve Galatasaray Camiası’nın üç maymunu oynamasını görmek içimi acıtmaktadır.
Saygılarımla
by ysal
18.05.2010
Türk Futbolu İçin Milat Bu Olmalıdır!!!!!
Bu görüntüler ezeli rakibimizin en çok övündüğü, anlata anlata bitiremediği "mabed"lerinden.
Can Dündar'ın bugünkü yazısı aynen şu şekilde:
Locayı basanlar “Nerede o o....” diye bağırıyorduFenerbahçe-Trabzonspor maçının hemen sonrası... Taraftar, şampiyonluk sevinciyle sahaya fırlamış, oyuncularını kucaklamış; ancak ardından gelen “Şampiyon başkasıymış” açıklamasıyla elinden oyuncağı alınmış çocuk gibi yıkılmış.Heyecanın birkaç saniye içinde hüsrana dönüştüğü anlar...Zaferin yerini bozgunun almasıyla karnaval havası da birden hiddet dalgası şeklinde kabarıyor.Derin hayal kırıklığı hızla şiddetli bir öfkeye evriliyor.Önce stadın koltukları kırılıp devriliyor.“Mücadelenizle hayata direniyoruz” diyen pankartlar ateşe veriliyor.Şimdi kale arkasında, yukarıdan yağan sandalyelere karşı baraj kurmuş polisler var; bir de itfaiye araçları... Yanan tribünlere su sıkılıyor.Kara bir duman, sarı lacivert balonların asılı durduğu kapalı tavanına üşüşüyor hızla...Zafer tacı olarak hazırlanmış konfetiler alev alıyor.Saat 23.00 olmuş; maç biteli 1 saati geçmiş.Az önce “En büyük başkan” olarak selamlanan adam, şimdi öfkenin hedefinde...Çılgın kalabalık, nefretini yöneltecek hedef arıyor. Çıkış tünelinin körüğünü tekmeleyerek; “En büyük taraftar/ yönetici sahtekar” diye bağırıyorlar.O sırada 1907 locasından bir genç kız, aşağıda isyan bayrağı açanlara “Nankörler”diye bağırıyor.Bağıran, Fenerbahçe yöneticilerinden birinin kızı...5 dakika sonra 15-20 kişilik bir erkek grubu, (belki de öğlen Develi’de söz Cimbom’dan açılınca “Fenerbahçe büyüktür/küfretmez” diye sus işareti yapanlar) ağızlarında en gariz küfürlerle locayı basıyor: “Nerede o o...u” diyerek genç kızı arıyorlar.Genç kız, yan kapıdan zor bela kaçırılıyor. Bir linç, kılpayı önleniyor.Dayağı, kızı korumaya çalışan koruma yiyor. Sessiz koruma, kalabalık taraftar karşısında çaresiz, hırpalanıyor. Olay yerine gelen polise “Siz karışmayın, bu iç işimiz” deniliyor.Polis gözetiminde tokatlar, yumruklar havada uçuşuyor.Az sonra, stadı bir yangın yeri gibi bırakarak dağılan kalabalık, önce basın toplantısının yapılacağı konferans odasının kapısını tekmeliyor.Yeniçeri ayaklanmasını hatırlatırcasına “kelle istiyor”. “Onları bize verin” diye haykırıyor.Kimseyi bulamayınca stadın üst katlarına çıkan duvarlarda asılı fotoğraflardan alıyor hıncını...Aziz Yıldırım’ın ve futbolcuların gülümseyen dev fotoğrafları birer birer devriliyor, yırtılıyor, tekmeleniyor.Bir halk ihtilali havası var.Kapıdakiler “Dışarı çıkmayın, orası daha kötü” diyor.Kadıköy sokakları bir iç savaş görüntüsü yansıtıyor.Polis, itfaiye, ambulans, özel güvenlikçiler oraya buraya koşturup isyanı bastırmaya çalışıyorlar.Futbolcular ve yöneticiler içerde; kaçmanın, canlarını kurtarmanın bir yolunu arıyorlar.Yerler kırılmış bira şişeleri, indirilmiş camlar, yırtılmış bayrak ve pankartlar, sönmüş balonlarla kaplı...Sağda solda hıncını alamamış çubuk formalı Fenerliler ağlıyor.Kör öfke, az sonra polisi de hedef alıyor.Onların üzerine de bira şişeleri yağıyor.“Bir spor müsabakası”ndan geceyarısı “Canımızı kurtardık, şükür” diye ayrılıyoruz.İnsanoğlunun yenilmeyi sindiremeden yenmeyi öğrenemeyeceği gerçeğini bir kez daha acıyla idrak ediyoruz.
Bu yazıyı yazan bir Fenerbahçeli. Yazılanların çok daha fazlası yaşandı pazar akşamı bunların mabedinde, ama bu anlatılanlar bile bu adamların ne kadar tehlikeli olabileceğini bize gösteriyor.
2007 senesinde, sahaya maç boyu yağan plastik su bardakları ve maç öncesi polisle yaşanan çatışmalar sebebiyle Galatasaray'a milat olması için verilen 5 maçlık cezayı hepimiz çektik hatırlıyoruz. Pazar günü yaşananlar ise o gün Sami Yen'de yaşananların kat kat üzerinde çirkinliklerdi. Tüm arsızlığı ele alarak, sahanın içine giren, pankartları ve koltukları tutuşturup yakan, basın tribününe dalan, polisle çatışan, kendi taraftarına, yöneticisine saldıran, stadda normal bir vatandaşın girmemesi gereken her noktaya rahatça ulaşıp, önüne gelen ne varsa kırıp döken, yani stadda taş taş üstünde bırakmayıp, birçok kişinin ve polisin yaralanmasına sebep olan bu gözü dönmüş taraftar gruplarını bizler gibi herkes gördü. 2007'deki olayları milat olarak kabul eden federasyondan beklentimiz, bugünün de bir milat olarak kabul etmesi ve yaşatılan dehşet manzaralarının sorumlularının en ağır şekilde cezalandırmasıdır. Her fırsatta şiddet olaylarının karşısında dik duruşlarını bozmayacaklarını belirten federasyon yetkililerinin duruşlarını sergilemek için önlerine gelen en büyük şans budur. Unutmayalım, takipçisi olalım ve bu arsız kahpelere en ağır cezanın verilmesini sağlayalım.
17.05.2010
10.05.2010
6.05.2010
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)